"aagbulak" tarafından yazılmış yazıları görüntülüyorsunuz

Eroğlu ve Koton firmaları 2010`u yurtdışına açılma yılı ilan etti. Avrupa`yı ortak yayılma alanı olarak belirleyen firmalardan Koton; Doğu Avrupa`ya, Eroğlu Batı Avrupa`ya yayılma arifesinde.

Colin`s ve Loft markalarının yaratıcısı Eroğlu Holding`in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şahin Eroğlu, 2010`da tamamen markalara yatırım yapacaklarını söyledi. Yurtiçi ve yurtdışında 180 Colin`s mağazası açmayı planladıklarını belirten Eroğlu, `Bunların büyük bir bölümü yurtdışında olacak` dedi. Colin`s yanında arka planda kalan Loft markasına da yatırım yapacaklarını vurgulayan Eroğlu, yurtiçinde 40 tane Loft mağazası açacaklarını ve markanın ilk önce yurtiçindeki bilinirliğini artıracaklarını söyledi. İtalya`da açacakları mağaza dışında mutlaka Milano Moda Haftası`na da girmeyi hedeflediklerini dile getiren Eroğlu, `Fashion TV ile görüşme halindeyiz. 2010 Kış koleksiyonumuz için bir ünlü ile reklam anlaşması yapmak istiyoruz. İtalya`ya 12 mağaza açacağız` dedi.

OSMANLI İMPARATORLUĞU SINIRLARINA KOTON MARKASINI TAŞIYACAK

Koton`un Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz geçen yıl 15 mağaza açtıklarını bu yıl da özellikle Türk nüfusun yoğun olarak yaşadığı ülkelerde mağaza açacaklarını söyledi. `Osmanlı İmparatorluğu`nun sınırlarına mağaza açıyoruz. Doğu Avrupa`yı önemsiyoruz` diyen Yılmaz, bu yıl mayıs ayına kadar Libya, Lübnan, Bulgaristan, Slovakya ve Ürdün`e gireceklerini söyledi. Bu arada Koton`un sahipleri Yılmaz Yılmaz ve Gülden Yılmaz bir yandan markalarına yatırım yaparken bir yandan da dernekler içinde aktif görevler üstlenmeye başladılar. Birleşmiş Markalar Derneği`nin yeni başkanlığına getirilen Yılmaz Yılmaz ile Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği`nin başkan yardımcılığına seçilen eşi Gülden Yılmaz bazı projelerde eş zamanlı ve işbirliği içinde çalışıp marka yaratmak ve o markaları yurtdışına yaymak için çalışacaklar.

Türkiye`nin en büyük tasarım ve dekorasyon etkinliği olan i-deco bu yıl yine özel tasarımları ve tasarımcıları ağırladı. Onlardan biri dünyaca ünlü İtalyan mimar, tasarımcı Piero Lissoni`ydi.

CNRExpo Fuar Merkezi`nde bu yıl üçüncüsü düzenlenen i-deco İstanbul Dekorasyon, Mobilya ve Tasarım Fuarı dünyaca ünlü bir tasarımcıyı ağırladı. Grafikten mimarlığa kadar tasarımın bir çok alanında imza atmış otel; showroom, mağaza, ev ve yat tasarımları ile ünlü İtalyan mimarisinin önemli tasarımcısı Piero Lissoni fuarın onur konuğuydu. 70 kişilik tasarım ekibiyle çalışan Lissoni, Associati, Boffi, Alessi, Artelano, Capellini, Cassina, Flos/Antares gibi prestijli firmalar için tasarladığı ürünler ile tanınıyor. Biz, Lissoni`yi Benotton`un İstanbul Suadiye`deki mağazasındaki imzasından tanıyoruz.

BİRAZ ŞİZOFREN OLMAK LAZIM

Piero Lissoni, fuarda kendine ayrılan bölümde önce tasarım meraklılarının sorularını yanıtladı. Konuşması yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Saat, kahve makinesi, bina tasarımı dahil aklınıza gelebilecek her türlü ürünü tasarlayan Lissoni`nin konuşma boyunca ağzından düşürmediği tek kavram vardı. O da `kültürlülük` Kimi tasarımcılar yurt içinde ve dışında üniversitelerden eğitim alırken bazı tasarımcılar da eğitimsiz oldukları halde iyi tasarımlar çıkarabiliyor. Lissoni`in bu konudaki düşüncesi şu, `Önce sanslı olmalısınız. Sonra kültürlü… Okula eğitime başladığım zaman mimar ve tasarım eğitimi aldım ama bu benim mimar yada tasarımcı olacağımın garantisi olamazdı. Lokomotif sanki çift başla ilerliyor. Kompartımanın bir kısmı aldığınız teorik bilgi ama diğeri de kendinize yüklediğiniz kültür. Biri olmadan diğeri olmaz.`

ORTAKÖY`DE FARKLI TAKSİM`DE FARKLI TASARIM

Benetton`un Suadiye`deki binasını tasarlayan Lissoni, İstanbul`un bir çok yüzü olduğunu ve bu yüzden binayı tasarlarken binanın bulunduğu çevreyi dikkate aldığını söylüyor. Lisoni, `Bağdat caddesine göre yaptığımda binanın dış cephesi, diğer binalarla kurduğu iletişim, bulunduğu yer, dört farklı yerde, farklı iz taşımasıyla böyle bir bina oldu. Taksim`de veya Ortaköy`de yapsaydım daha farklı olurdu` diyor. Lissoni her türlü tasarımı yapan bir tasarımcı. Düşündüğünüzde herbiri ayrı bir ilgi ve birikim gerektiriyor. Bu kadar bilgiye nasıl yetişiyor, 70 kişiyle yeterli oluyor mu? merak ettim doğrusu. Verdiği cevap güzeldi: `Biraz şizofren olmak lazım. Tevazu göstermek ve disiplinli çalışmak gerekiyor. Çalışmakla hersey mümkün` diyor. Son yıllarda tasarımların bir çoğu teknolojiye bağımlı olduğu düşünülürse tasarımlar gitgide daha mekanik oluyor. Peki tasarımda teknolojinin ölçüsü ne? Lissoni; `Teknolojiyi tabiki düşünmek lazım ama hiçbirşey son teknolojiyle çıktığı için iyi olmaz. Ama kullanmadığı için kötü de olmaz.`

MODAYA UYMAK APTALCA!

Piero Lissoni`ye sorduğum diğer bir soru da İstanbul gibi hem metropol hem de tarihi şehirlerde tasarım yapmanın zorluğu… `Herşeyi insan ölçeğinde düşünmek lazım` diyen Lissoni, İstanbul eskiden bir balıkçı köyüydü. Sonra Roma İmparatorluğu`nun başkenti oldu. Sonra Mehmet geldi ve bugünkü İstanbul oluştu. Yepyeni bir yüz çıktı ortaya. İstanbul her zaman bir dönüşüm içinde oldu. Hala o dönüşüm yaşanıyor. Buraya gün geçtikçe daha fazla insan gelebilir. Neden daha fazla bina yapmayalım elbette yapabiliriz. ` Peki tasarım kendini tekrarlıyor mu? Lissoni, her şeyde olduğu gibi tasarımda da geleneğin var olması gerektiğini düşünüyor. Modanın tasarımı etkilemesinin yanlışlığını da vurgulayan Lissoni şöyle devam ediyor: `Birçok meslektaşım bunu kabul etmese de, bazı meslektaşlarım modanın peşinden gidilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Önce çok basit sadelik içeren tasarımlar sonra süslü, sonra daha süslü tasarımları yapıyorlar ama sonra yine en başta yaptıkları sade tasarımlara geri dönüyorlar. Bu mümkün ama çok aptalca! Ben hep aynı yolda devam ettim.. Benim için basitlik ve sadelik önemliydi. `

Aykut Erol`dan tasarım mesajı: SAMİMİ OL!

Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarım bölümü mezunu ödüllü tasarımcı Aykut Erol ise fuara `BE SINCERE` yani `samimi ol` temasıyla tasarladığı cam ürünlerle katılıyor. Erol, tüketme arzusunda olan insanların algı düzeyini artırarak bilinçli tüketime yönlendirmeyi amaçlıyor. 2003 yılında ürün tasarımına başlayan sanatçı, mobilya tasarım sektörüne veya masaüstü objelere karşı `Samimi ol` mesajı veriyor. Tasarımcının aldığı eğitimin önemli bir güç olduğunu söyleyen Erol, tasarımcının eğer bu elindeki gücü iyi kullanmazsa dünya için iyi şeyler olmayacağını düşünüyor. Erol; `Mesela eğer bir tasarımcı geri dönüşüm özelliği olan malzemeleri kullanmazsa, o tasarımın yok olup olmayacağını düşünmezse sadece görünümü için çalışırsa faydasından çok zararı olacağını düşünüyorum` diyor.

MOBİLYALAR HADDİNİ BİLSİN!

Öncelikle ürünün fonksiyonun ihtiyaçları karşılaması gerektiğini söyleyen tasarımcının standında oymalı eski tip koltuklar balyozla kırılıyor görüntüsü verilmişti. Erol, burada `mobilyalar haddini bilsin` diyor. Bunun sebebini ise şöyle anlatıyor; `İki yönü var bunlardan biri tasarım şekline ve rengine değil, fonksiyonuna değinmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir de mobilyalar hayatımızı bu kadar işgal etmemeli. Sadece oturma eylemi görülen bir obje evinizde yaklaşık bir buçuk iki metre kare yer işgal ediyor ve fiyatı da yüksek rakamlara satılıyor` diyor. Sanatçı ürünün tek başına güzel olmasının yeterli olmadığını tüketicinin beklentilerini arttırması gerektiğini de söylüyor. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor; `Çünkü sonsuz kaynak diye birşey yok. Çünkü tasarım etrafta bulanan meteryalleri bir araya getirmektir`. Biz tasarımcıların dünyaya karşı samimi olmaları gerektiğine inanıyoruz. Stantda gördüğünüz kapların formları düz ama üstünde sadece samimi ol yazıyor bu da eğimli bir vazo yerine düz bir vazonun aslında işinizi gördüğünü diğer objelere ironik bir biçimde mesaj yolluyor`.

Kuzey Irak`ın en modern AVM`sinde mağaza açan Vakko, Kürt ve Türkmen müşteri kitlesi edindi. 6 çalışanı İstanbul`da eğiten Vakko, ikinci mağazayı Süleymaniye`de açacak

Vakko`nun Kuzey Irak`ın başkenti Erbil`de 17 Şubat`ta açtığı mağaza, daha bir ayını doldurmadan kentteki Kürtler ve Türkmenlerden büyük ilgi gördü. Mağaza Müdürü Nihat Mintaş, daha önce Türkiye`ye gelerek alışveriş yapan müşterilerinden edindikleri veritabanı sayesinde Erbil`de hiç yabancılık çekmediklerini söylüyor. Vakko ve hemen yanıbaşındaki W mağazası, Aralık 2009`da 80 kişi arasından seçerek Türkiye`de eğittiği altı kişilik ekibiyle, Erbil sosyetesini en yeni moda trendleriyle tanıştırıyor.

`HİÇ YABANCILIK ÇEKMEDİK`

Erbil`de Kasım 2009`da açılan Kuzey Irak`ın en modern alışveriş merkezi olan Majidi Mall`da yan yana yer alan Vakko ve W mağazaları, üst düzey KDP ve KYB yetkililerinin yanı sıra Türkmenlerden de kısa sürede müşteri kitlesi edindi. SABAH`a konuşan Mağaza Müdürü Mintaş, Kürt Bölgesi`ndeki müşterilerin bilgisinin Türkiye`deki mağazalardan yaptıkları alışverişlerden dolayı veri tabanlarında ilgilendikleri ürünlerin bilgisi olduğunu belirterek, `Ne biz onlara, ne de onlar bize yabancı değildi. Birbirimizi daha önceden tanıyorduk` dedi.

SÜLEYMANİYE SIRADA

Vakko ve W`nun müdürlüğünü yürütmek için İstanbul`dan gelen Mintaş, misyonlarının kente modayı taşımak ve müşterilerinin moda kültürünü dünya seviyesine çıkartmak olduğunun altını çizdi. Nihat Mintaş, Erbil`de gelir düzeyi yüksek, lüks konutlarda oturan ve lüks araçlar kullanan bir kitle olduğunu belirterek, hedeflerinin bu insanlara marka bilinci ve alışveriş kültürünü taşımak olduğunu söyledi. Modanın Erbil`deki temsilciliğine soyunan Vakko`nun Irak`taki sonraki hedefi ise Süleymaniye.

MOZAİĞE UYGUN 4 DİLLİ MAĞAZA

Mağazalarda çalışan satış temsilcilerinin hepsi Erbilli. İki mağazada da sadece Mintaş ve müdür yardımcısı Türkiye`den. Elemanların birisi Türkçe, Arapça ve Kürtçe konuşan Türkmen, babası İranlı olan bir diğer eleman ise Farsça, Kürtçe ve İngilizce konuşuyor. Geri kalan Kürt çalışanlarla bölgenin mozaiğine uygun profil oluşturan Vakko, bölgenin yapısına uygun bir sistemle çalışıyor. İki mağazada görev yapan 6 çalışanı özel olarak seçen ve İstanbul`a götürerek üç haftalık eğitim ve stajdan geçiren Vakko, çalışanlarına yönelik eğitimi mağaza açıldıktan sonra da sürdürüyor. Mintaş, her gün sabah buluştuğu satış elemanlarına yeni bir şeyler öğretiyor ve Erbillilere modayı öğretmenin ipuçlarını anlatıyor. Onlar da öğrendiklerini müşterilerine aktarıyor ve onları eğitiyor.

MOL Grup, alışveriş merkezi (AVM) yönetimi ve kiralaması alanlarında, dünyanın en büyük özel ticari gayrimenkul hizmetleri firması olarak bilinen Cushman & Wakefield (C&W) ile işbirliğine gidiyor.

MOL Grup, C&W ile gerçekleştireceği işbirliği hakkında MOL merkez binasında bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya C&W Avrupa, Ortadoğu ve Afrika(EMEA) Başkanı (COO) Philip Ingleby, C&W Belçika, Hollanda ve Türkiye Ofisleri Yönetim Kurulu Üyesi Boris Van Hare Heijmeijer, C&W Türkiye temsilcisi Rahşan Cebe ve MOL Grup İcra Kurulu Başkanı Oktay Özdemir katıldı.

Toplantıda konuşan C&W EMEA Bölgesi COO`su Philip Ingleby, şirket olarak 1.5 milyar dolarlık ciroları ile dünyanın en büyük özel ticari gayrimenkul hizmetleri firması olduklarını, Avrupa`da halen 350 AVM`nin kiralaması için yetkilendirilmiş olduklarını ve sadece perakende gayrimenkul alanına odaklanmış 230 personel çalıştırdıklarını anlattı.

Türkiye piyasasının geleceği ve özellikle AVM kiralaması ve yönetimi alanları ile ilgili olarak çok heyecanlı olduklarını kaydeden Ingleby, `Bazıları Türkiye`de çok fazla AVM olduğu söylüyor. Biz buna inanmıyoruz. Biz AVM`lerin çok daha efektif yönetilmesi ve kiralanması gerektiğine inanıyoruz. Ve biz dünya çapında elde ettiğimiz bilgi birikimi ve tecrübeyi bu konuda Türkiye`ye taşıyabileceğimize inanıyoruz` dedi.

2010 yılında AVM yönetimi ve kiralaması alanında C&W Türkiye şirketine yatırım yapacaklarını belirten Ingleby, bu nedenle MOL Grup ile gerçekleştirecekleri işbirliğine çok önem verdiklerini vurguladı.

MOL Grup ile sadece Türkiye`de değil yurtdışında da işbirliği yapabileceklerine inandıklarını belirten Ingleby, `MOL ile birlikte Türkiye`de AVM yönetimi ve kiralamasını bir adım daha ileri götüreceğimizi düşünüyoruz` diye konuştu.

C&W Belçika, Hollanda ve Türkiye Ofisleri Yönetim Kurulu Üyesi Boris Van Hare Heijmeijer ise Türk perakendecilerin Avrupa modasına yön veren lider perakendeciler olduğunu ifade ederek, MOL markasını Türkiye dışında EMEA Bölgesi`ne de taşımak konusunda çok büyük heyecan duyduklarını söyledi.

Avrupa pazarında AVM`lerin hep aynı markaları görmekten sıkıldığını aktaran Van Hare Heijmeijer bu nedenle Türk markaları için Avrupa`da çok büyük fırsatlar olduğunu vurguladı.

`DÜNYAYA AÇILMAK İSTEYEN TÜRK MARKALARI İÇİN BÜYÜK FIRSAT`

MOL Grup İcra Kurulu Başkanı Oktay Özdemir ise Türkiye`de bir araya gelerek büyümenin çok önemli olduğunu belirterek şöyle konuştu:

`Biz KOBİ`leri bir araya getirerek dünya devlerinin peşinden koştuğu bir marka oluşturduk. Herkesi her sektörü bu tip birleşmelere davet ediyoruz. C&W`in Türkiye`ye çok şey kazandıracağına inanıyorum. Bugün Türkiye`de AVM`lerde hem yönetim hem de kiralama anlamında sistematik sorunlar var. Bunu dünyada başarmış ciddi başarılara imza atmış bir gruptan Türk AVM`leri destek alarak bu krizden çıkabilir. Bu anlamda biz MOL Grup olarak C&W ile çok büyük işlere imza atacağımıza inanıyoruz. Özellikle yurtdışına

açılmak isteyen, dünyaya açılmak isteyen bütün markalar için çok çok büyük bir fırsat. Sadece perakende alanında değil C&W ile toptan AVM alanında da işbirliği yapacağız.`

MOL GRUP C&W İŞBİRLİĞİ

Katılımcılar, konuşmalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

C&W Türkiye temsilcisi Rahşan Cebe, MOL Grup ve C&W işbirliğinin içeriğinin sorulması üzerine, `Dünyada kiraladığımız AVM`lere MOL`ü kiracı olarak koyacağız ve MOL`ü Avrupa`da kendi hizmetlerimizi birlikte katarak büyüteceğiz` dedi.

Aynı konuda söz alan Oktay Özdemir ise Türkiye`ye giren yabancı grupların pazarın potansiyeli hakkında bazı teknik sıkıntılar yaşadığına dikkat çekti.

MOL`un, C&W`nin Türkiye pazarına hızlı yayılması, gelişmesi ve burada yatırımlarını arttırması için bir `destekleyici perakendeci` olarak işlev göreceğini belirten Özdemir, MOL Grup`un pazarın içeriğinin anlaşılması ve nerelere yatırım yapılması gerektiğinin tespit edilmesi konusunda C&W ile işbirliği yapacaklarını aktardı. Özdemir, aynı zamanda bazı noktalarda birlikte ortak toptan veya perakende AVM`lerinin açılmasında veya yönetilmesinde de iki kuruluşun işbirliği yapacağını ifade etti.

Özdemir şöyle devam etti:

`MOL Türkiye`de özellikle Osmanbey, Laleli ve Merter`de yer alan perakendecileri veya perakende potansiyeli olan firmaları C&W ile bir araya getirerek C&W`nin bu firmaların dünyaya açılmasında yardımcı olmasını sağlayacak. Bazen sizin tek başınıza dünyaya açılmanız çok zor olabilir. Elinde bu kadar çok AVM portföyü olan ve dünyada bu kadar çok AVM`nin yönetimini yapan bir grup, çok rahatlıkla bir markanın yayılmasında öncü ve destek olabilir. MOL burada özellikle Türk perakendecisinin önünü açmak için C&W ile böyle bir işbirliğine girdi.`

Özdemir sayıları 500`e yaklaşan MOL üyesi üretici firmaların kendi üretimlerini dünyaya satmaları ve pazarı ele geçirmeleri için böyle büyük bir marka ile işbirliğine ihtiyaç duyduklarını anlattı.

C&W TÜRK AVM`LERİN YÖNETİMİNE TALİP

Türkiye`deki hedeflerinin sorulması üzerine Philip Ingleby, `Avrupa`da en küçüğünden en büyüğüne kadar bir sürü AVM yönetiyoruz ve aynı sistemleri Türkiye`ye de getireceğiz. Onun için en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün AVM`leri yönetmeye talibiz` dedi.

Şirket olarak dünya stratejilerinden birinin AVM yönetimine yatırım yapmak ve bu alanda özellikle Avrupa`da büyümek olduğunu kaydeden Ingleby, Türkiye`de önlerine çıkan tüm fırsatları değerlendireceklerini belirli bir yatırım miktarı belirlemediklerini aktardı.

Oktay Özdemir ise C&W`nin temel amacının Türkiye`de verimsiz sorunlu veya potansiyeli olan AVM`leri uluslar arası standartlar da yönetip bunlara yatırım yapmak olduğunu anlattı.

MOL Grup olarak kendilerinin C&W`nin Türkiye`ye yayılmasına destek olacaklarını, C&W`nin de MOL Grup ve diğer Türk markalarının dünyaya açılmasına destek olacağını belirten Özdemir `Sıkıntıda olan AVM`lerin bu yeni organizasyona başvurmalarında büyük fayda var` dedi.

`DÜNYA PAZARLARINA BİREYSEL AÇILIM MÜMKÜN DEĞİL`

Bugüne kadar Türk markalarının yurt dışı piyasalara bireysel çabalarla açılmaya çalıştığını, anlatan Oktay Özdemir şöyle konuştu:

`Dünyanın hiçbir yerinde bir mağaza iki mağaza açarak dünya markası olamazsınız o dönem kapandı. Markalarımızın zaten belirli bütçeleri var. Kendileri gittikleri zaman çok yüksek maliyetle kiralama yapabiliyorlar. Çok ciddi yatırımlar gerekiyor. İkincisi her AVM de almıyor bunları çünkü tanınmamış durumdalar. Şimdi C&W bir sürü AVM için Türk markalarının önünü açacak, daha ucuz maliyete daha stratejik noktalara daha kolay gideceğiz.`

`MOL 2010`DA EN AZ 2009 KADAR BÜYÜYECEK`

MOL Grup hakkında da bilgi veren Oktay Özdemir, şuan İstanbul, Konya, Urfa, Karaman gibi illerde 18 mağazaları olduğunu, 1 yılda 22 milyon dolarlık yatırım ile 40 bin metre kare satış alanına ulaştıklarını ve bunun Türkiye için bir rekor olduğunu anlattı.

Özdemir, `Ciddi bir talep var. Bizim hedeflerimizi bundan sonra ki süreç ve C&W ile işbirliğimiz belirleyecek En az 2009 kadar büyümeyi hedefliyoruz` dedi.

Tekstil ve hazır giyimde dünyada artık rotanın Türkiye`ye doğru döndüğünü vurgulayan Özdemir 2010 yılının ikinci yarısının Türk tekstili için altın çağ olmasını beklediğini belirtti.