"ithalat" kategorisindeki yazıları görüntülüyorsunuz

Bangladesh Building Collapse Inaction

Kamboçya ve Bangladeş‘teki yoksul tekstil işçilerinin protesto gösterileri 2013’ün aralık ayından itibaren devam ediyor. Sağlıksız koşullarda ölüm ile burun buruna çalışan işçilerin tek isteği insanca yaşayabilmek.

 

Dünya, tekstil işçilerinin sesini ilk olarak geçen nisan ayında Bangladeş‘in başkenti Dakka’da çökerek, bin 133 kişiye mezar olan bina ile duydu. Bu facianın ardından birçok ünlü markanın imajı büyük zarar gördü.

Tabi sorunlar bitmedi. Halen daha Bangldeş ve Kamboçya’da “her an çökebilir“denilen onlarca binada yüzlerce tekstil işçisi çalışıyor. Uluslararası meydada çok yer almasada, küçük çaplı kazalar sık sık meydana geliyor.

Kamboçya ve Bangladeş‘te tekstil, büyük bir istihdam kaynağı. 10 kişiden dördü tekstil işinde çalışıyor. Çalışanların yüzde 90’ı kadın. Geri kalanlarının içinde yasak olmasına rağmen çocuk işçiler de bulunuyor. Ortalama bir yetişkinin aylık ücret yaklaşık 50 Euro’ya eşdeğer. Aynı Tekstil işçileri Çin’de ise ortalama 111 Euro’ya kazanıyorlar.

Daha önceleri Çin’de iş yapan tekstil firmaları şimdilerde iş gücü maliyetini daha ucuza getirmek amacıyla Çin’in dışına çıktı. Bazı yerlerde işçiler günde 15 saat çalıştırılıyor.

Fakat çalışma saatleri ve günleri artarken işçilerin ise cebine giren para değişmiyor. Mesela 29 Euro’ya aldığınız bir giysinin karşılığında Kamboçya ve Bangladeş‘te çalışan işçilerin cebine sadece 18 Cent koyuyorsunuz.

Dakka’da nisan ayında meydana gelen felakatin ardından 29 ünlü marka, bu ülkelerde bulunan firmalarındaki çalışma koşullarını yeniden gözden geçirmeye mecbur kaldı. Hatta dev üreticiler yaptıkları protokolle, güvenlik önlemlerini artırma sözü verdi. Tabi suçlular bir tek markalar değil, aynı zamanda yaşanan facialardan bina ve işletme sahipleri de sorumlu.

Fakat yaşanan facilara rağmen fakir halkın hayatta kalması için çalışmaktan başka çaresi yok. Yaptıkları tek şey ücretlerinin arttırılması istemiyle sokağa çıkmak.

Euronews, dünya

Mısır’da yaşanan şiddet eylemleri ve buna bağlı olarak olağanüstü hal ilan edilmesi, bu ülkede yaklaşık 2 milyar dolarlık yatırımı bulunan Türk firmaları arasında tedirginliğe yol açarken; iç pazarda düşen talep, ihracatta ise gelen siparişlerdeki azalma üretimlerin askıya alınmasını beraberinde getirebilir.

Yıldız Holding, olağanüstü hal nedeniyle Mısır’daki mevcut üretimini durdurduğunu açıklarken; bu kararı özellikle bu ülkede ihracata yönelik üretim yapan tekstil firmalarının da izleyebileceği belirtiliyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) Ekonomi Bakanlığı’ndan derlediği verilere göre, Mısır’da 260 Türk firmasının 2 milyar dolar tutarında yatırımı bulunuyor.

Mısır’daki Türk yatırımları yüzde 80 oranında tekstil ve hazır giyim alanında yoğunlaşırken; otomotiv ve otomotiv yedek parçası, boya-kimya, elektrik-elektronik, perakende, mobilya ve turizm de öne çıkan diğer sektörler.

Ülker Twitter’dan duyurdu

Mısır’da dün ilan edilen olağanüstü hal durumunun ardından bu ülkedeki üretimi durdurma kararı aldıklarını belirten Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Mısır’daki sokağa çıkma yasağına uymak, çalışanlarımızı korumak için üretime ara verdik. Ama hadisenin akıl almaz boyutu karşısında çaresiziz” dedi.

Yıldız Holding, Mısır’da Hi Food bisküvi fabrikası ile Ortadoğu, Kuzey ve Batı Afrika ülkelerine yönelik bisküvi üretimi yapıyor. Fabrikanın dört bisküvi hattı ile yıllık üretim kapasitesi 30,000 ton seviyesinde bulunuyor.

Mısır’daki Türk yatırımcılar arasında Yıldız Holding, Hayat Kimya, Evyap, Akkök Grubu, Kipaş Holding, Eroğlu Holding, LCW ve BİM gibi şirketler bulunuyor. <hr/>

Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu ve Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, Bloomberg HT’de Patronlar Kulübü programında biraraya gelerek Türkiye ve dünya ekonomisi üzerine sohbet etti.   Bankacılık sektörüne girmeyeceklerini ifade eden Zorlu, enerjide büyümeye devam ettiklerini söyledi. Zorlu konuyla ilgili olarak, “Gayrimenkulde büyük yatırımlarımız var. Şimdiye kadar 2 milyar dolar üzerinde yatırım yaptık. Türkiye’de nikele yatırım yapacağız. 2016 hedefimiz 500 milyon dolar” açıklamasında bulundu.

Avrupa’daki krizi değerlendiren Özyeğin, “Başlangıçta Yunanistan’a para verilseydi, sorunlar büyümezdi” dedi ve Merkel’in Avrupa’nın Başbakanlığına soyunmuş durumda olduğunu belirtti.   Özyeğin, Avrupa Merkez Bankası’nın geçen hafta yaptığı kredi operasyonunun Avrupa bankalarını çok rahatlattığını ve bunun dolaylı olarak Türkiye’ye faydasının olacağını ifade etti.   Tekstil sektörü ile ilgili konuşan Özyeğin, “Çin’in tekstil’de rekabet gücü azalıyor” dedi ve özelleştirmelerin Türkiye’nin verimliliğini artırdığını sözlerine ekledi. Türk ekonomisinin en büyük sorunu olan cari açığa da değinen Özyeğin cari açığın üçte 2’sini enerjinin oluşturduğunu kaydetti.   Zorlu ise krizi gidermek için harcanan paralara dikkat çekerek, “ABD ve Avrupa krizde trilyon dolarları konuşuyor” değerlendirmesinde bulundu.   Zorlu, Avrupa’da Türklerin fabrika değil, marka satın almaları gerektiğini belirtti.   Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Zorlu, “Türkiye’nin bu yıl yüzde 5 büyüyeceğini düşünüyorum” dedi. İhracatın bu yıl yüzde 25 büyümesini beklediğini söyleyen Zorlu, Türkiye’nin tekstilde yapacak çok şeyi olduğunu sözlerine ekledi.   Çin konusuna dikkat çeken Zorlu, “Çin’in Türkiye’de kalite ile rekabet etmesi mümkün değil. Çin, bizden bu ülkede yatırım yapmamızı istedi. Tekstilde rakibimiz Çin değil, Hindistan” şeklinde görüş bildirdi.   Türkiye’nin Avrupa’nın Uzakdoğu’su haline gelebileceğine dikkat çeken Zorlu, “Geçmişte TL’nin değerlenmesinden grup olarak çok kan kaybettik” dedi.

“TÜRKİYE İYİ YOLDA”

Türkiye’nin iyi yolda gittiğini dile getiren Zorlu, “Ben bugüne kadar Türkiye’nin geleceğine hiç kötümser bakmadım, yalnız sanayinin önünün açılması lazım” ifadelerini kullandı.

Tablet bilgisayarı Türkiye’de yapacaklarını ifade eden Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı, “inşallah birkaç sene içerisinde akıllı telefonları da Türkiye’den dünyaya satacağız” dedi.

Bakanlar Kurulu’nun onayladığı yerli üreticiyi koruma amaçlı tebliğ, 120 günlük gözetleme süresinin ardından 21 Temmuz 2011’den itibaren ithal tekstile ek vergi getirilmesini öngörüyor.

Bu durum sektörü ikiye böldü. Üreticiler karardan memnuniyetlerini dile getirirken, ithalatçılar, bu kararın satış fiyatlarını yüzde 20-30 arasında yükselteceğini savunuyor.

13 Ocak tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ‘İthalatta korunma önlemlerine ilişkin tebliği’ne Bakanlar Kurulu’ndan onay çıktı. İthal tekstile ek vergi getiren tebliğ, üreticilerin yüzünü güldürürken ithalatçıları rahatsız etti. Buna ilişkin ithalat rejimi kararına ek yapılmasına yönelik bakanlar kurulu kararı, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. 120 gün sonra yürürlüğe girecek karar, ithalat rejiminde 51, 52, 54, 55, 61 ve 62’inci fasıllarda bulunan ve kararda gümrük tarife istatistik pozisyonu (GTİP) ve ismi belirtilen maddelerin ürünlerini kapsayacak. AB, EFTA, İsrail, Makedonya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Fas, Batı Şeria ve Gazze Şeridi, Tunus, Suriye, Mısır, Gürcistan, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ ve Kosova’dan ithalatta, ilave gümrük vergisi alınmayacak.

Sektörün önde gelen şirketleri 120 günlük gözetleme süresinin ardından 21 Temmuz’dan itibaren uygulanacak vergi ile satış fiyatlarını artıracaklarını kaydediyor. Tekstil ve hazır giyimciler, şubat ayında Dış Ticaret’ten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’dan bu kararın ertelenmesi konusunda destek istemişti. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın (DTM) açtığı korunma önlemi soruşturmasına paralel olarak Bakanlar Kurulu, söz konusu tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin ithalatında yüzde 20-30 arasında ilave Gümrük Vergisi uygulanmasına karar verdi.

LC Waikiki’nin çatı kuruluşu Taha Holding Yönetim Kurulu üyesi İsmail Hakkı Kısacık, ek vergiye karşı olduklarının altını çizdi. Bakanlar Kurulu kararında 10 puan indirim yapıldığı belirtilmesine karşın, kilogram fiyatlarında bir oynamanın söz konusu olmadığını dile getiren Kısacık, iş dünyasına uygulanacak vergiden tüketicilerin de etkileneceğini belirtti. Tekstil ve hazır giyim sektörü, 21 Temmuz’dan itibaren satış fiyatlarına yüzde 20-30 oranında zam yapmaya hazırlanıyor. Sektörden bir temsilci ise ek vergilerin uygulanması durumunda, şu ana kadar ithal edilen bazı ürün gruplarındaki siparişlerin Türkiye’ye kayması sonucu kapasite kullanımında ve istihdamda belli bir artış olacağını belirtiyor. Ancak kararın enflasyona ve dar gelirli tüketiciye muhtemel zararlarının da gözden kaçırılmaması çağrısında bulunuyor. Kararın hükümetin enflasyon ile mücadele ve dar gelirli tüketiciyi koruma politikası ile çeliştiği iddia ediliyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Cem Negrin de dernek olarak kararı kesinlikte doğru bulmadıklarını dile getirerek pazartesi günü yapacakları yönetim kurulu toplantısız kararına göre gerekli adımları atacaklarını aktardı. Süvari Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Coşkun ise sektörün iyi bir ivme yakaladığını, alınan kararın bu düzeni sekteye uğratacağını kaydetti. Sonuçta alınan karardan en fazla tüketicilerin etkileneceğini de aktaran Coşkun, uygulamanın başlamasıyla birlikte yüzde 20 oranında bir zam yapılacağını da ifade etti.

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle ise tebliği olumlu karşıladıklarını kaydederek, “Referans fiyatlarda henüz bir değişikliğe gidilmedi. Daha önce yüzde 40’ları bulan vergi oranlarında 10 puanlık bir indirim yapıldı. Hepimize hayırlı olsun.” dedi. Sarar Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Sarar da iç piyasada ciddi bir hareketliliğin yaşanacağını ileri sürdü.

“Türkiye’de ve Dünyada Tekstil-Hazır Giyim Sektörü’nün Önemi” konulu MÜSİAD Tekstil ve Deri Sektör Kurulu Paneli’i; İTHİB Başkanı İsmail Gülle, MESİAD Başkan Yardımcısı Halit Tuna, Akkuş Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Akkuş’un katılımıyla gerçekleştirildi.
İTHİB Başkanı İsmail Gülle, “Tekstil Sektörü İle İlgili Güncel Gelişmeler ve Sorunlar” başlıklı yaptığı sunumda, sektörle ilgili değerlendirmede bulundu. Tekstil sektörünün geçmişten günümüze hem üretim hem de ihracat açısından büyük potansiyeli olduğuna dikkat çeken Gülle, bu potansiyeli hedef pazarlar ve yenilikçi ürünlere yönelerek daha fazla ileriye götürmenin mümkün olduğunu kaydetti.
Gülle, “Güç birliği ile birlikte sektörümüz uluslararası pazarlarda daha ileri seviyelere gelebilecek potansiyeldedir” dedi.
Tekstil sektöründe 2010 yılında ihracatın 6.5 milyar dolara çıktığına işaret eden Gülle, 2009 yılı haricinde sektörün hep ülke ihracatının önünde koştuğunu ifade etti. Geçen yıl en fazla tekstil ihraç edilen ülkeleri Rusya, İtalya, Almanya, Romanya, Polonya ve İran olarak sıralayan Gülle, “Bu dönemde Rusya’ya ihracat yüzde 44,2, İtalya’ya yüzde 16,7, Almanya’ya yüzde 15,3, Romanya’ya yüzde 9,2 ve Polonya’ya yüzde 1,1 artmıştır. Geçen sene ihracatta büyük bir sıçrama gerçekleştirilen İran’a bu sene yüzde 4,6 ihracat artışı olmuştur. Çin, sürpriz bir şekilde 2009 yılında 20. büyük Pazar iken 2010 yılında 15. büyük Pazar konumuna gelmiştir” diye konuştu.
2010 yılında sektörün olumlu performansının üretim ve kapasite kullanımında da olumlu bir gelişme yarattığını belirten Gülle, üretim eğiliminin Ocak-Mayıs döneminde yüzde 20’lerde artış gösterirken Haziran’dan itibaren artışın yavaşladığını Ağustos-Kasım aylarında ise tek haneli rakamlara düştüğünü ifade etti.
Gülle, “Kapasite kullanım oranları ise 2010 Ocak ayında yüzde 71’lerde iken 2010 Aralık ayında yüzde 80,1’e yükselmiştir. 2011 yılı Ocak ayında yüzde 77,6 olmuştur” dedi.
2010 yılındaki ihracattaki artış trendinin istihdama da yansıdığını dile getiren Gülle, 2009’a göre yüzde 4.8 artışla 15 binin üzerinde ilave kişiye istihdam sağlandığını belirtti. Gülle, faaliyette bulunan firma sayısının da yüzde 1.2 arttığını ifade etti.
Hedef pazarlara yönelmenin önemine işaret eden Gülle, yeni gelişen pazar alanı olan teknik tekstile yönelmenin gerekliliğine de dikkat çekti. Gülle, tekstil pazarında yüzde 25 olan teknik tekstilin payının sürekli genişleyen kullanım alanları nedeniyle artışını sürdürdüğüne değinerek, Türkiye’de 1 milyar dolar civarında teknik tekstil ihracatının olduğunu kaydetti.
MÜSİAD Tekstil ve Deri Sektör Kurulu Başkan Feysel Ablak ise tekstilin geçmişte olduğu gibi gelecekte de önemini koruyacak bir sektör olacağını belirterek, “İstihdam ihracat gibi ülke ekonomisinin can damarı olan unsurların en yüksek payları tekstil sektörü tarafından karşılanmaktadır” dedi.
Lokomotif sektör olan tekstilde kronik hale gelmiş birtakım sorunların olduğuna işaret eden Ablak, sektörde fason etkisinin yoğun olmasını yaşanan sorunlardan biri olarak gösterdi. Sektördeki markalaşma, tasarım ve girişimcilik konusundaki eksikliklerin giderilmesi adına ciddi çalışmaların yapılması gerektiğine işaret eden Ablak, “2010 yılında yakaladığımız ihracat sıçramasının ekonomik ortama olan güvenin artarak devam etmesi ile birlikte, 2011 yılında da daha hızlı bir şekilde artacağı inancındayız” diye konuştu.

Türkiye`nin Çin`e olan ihracatı sektörsel olarak incelendiğinde, ilk sırayı yüzde 57 pay ile (516 milyon dolar) madencilik ürünleri alıyor. Daha sonra ise 133 milyon dolarla kimyevi maddeler, 60 milyon dolarla demir çelikten üretilen ürünler ve 52 milyon dolarla da tekstil ve ham maddeleri sıralanıyor. Artan ihracat rakamına paralel olarak son donemde hazır giyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler, taşıt araçları yan sanayi ve çeşitli makine ürünlerinin ihracatında artış kaydedilmişti.

Türk ihracatçısının Çin pazarını keşfetme girişimleri sırasında belirli sorunlar da beraberinde geliyor. Türkiye`nin geleneksel ihraç pazarları dışında yer alan ve pratik ticari uygulamalar açısından oldukça farklılık arz eden Çin pazarında, Türk firmalarının yerel firmalar ile ticari işlem sırasında dikkat etmeleri gereken hususlar bulunuyor.

Uzmanlar, Çin ile yapılan ticarette anlaşmazlığa düşülmemesi için şu hususlara dikkat edilmesini tavsiye ediyor:

1- Öncelikle Ticari ilişkide bulunulacak Çinli firmanın üretici veya ticaretçi olup olmadığının belirlenmesi ve özellikle internet üzerinden temas kurulan firmalar ile tercihan ticari işleme girilmemesi

2- Bu amaca yönelik olarak mutlaka yerinde tespit çalışması yapılması ve bu süreçte gerekli olduğu takdirde yerel danışmalık şirketlerden profesyonel destek alınması

3. Alınacak bu profesyonel desteğin, pazar araştırması (üretim, tüketim, fiyatlandırma, dağıtım kanalları, vergiler gibi konularda) surecinde de kullanılması

4- Ticari ilişki kurulacak Çinli firma ile mutlaka sözleşme imzalanması ve bu sözleşmenin ürün tanımı, ödeme yöntemleri, belgelendirme, anlaşmazlıkların halli gibi hususları içermesi

5- Sözleşmenin yerel ticaret odaları ve konsolosluklar vasıtasıyla onay işlemlerinin tamamlanması

6- Ticari işlem sırasında uluslar arası kabul görmüş ödeme yöntemleri ile çalışılması (akreditif)

7- İthalat ilişkisine girilmesi durumunda, üretim öncesinde ve yükleme sırasında mutlaka gözetim (inspection) firmaları ile çalışılması

8. Sözleşme tanımı dışında ürün gönderimi ile karşılaşılması halinde, gözetim firmaları vasıtasıyla bu durumun belgelendirilmesi ve ispat sürecinin başlatılması

9. Ticari anlaşmazlık ile karşılaşılması durumunda, öncelikle dostane çözüm yöntemlerinin izlenmesi, sonuç alınamaması durumunda, mutlaka hukuk büroları vasıtasıyla çözüme gidilmesi.

10. Ticari ilişki kurulması öncesinde ve sürecin her aşamasında, gerekli olduğu takdirde sonrasında Tük Büyükelçilikleri bünyesindeki ticaret müşavirliklerinden yönlendirme alınması

Zayıf euro kuru nedeniyle maliyet baskısıyla karşı karşıya kalan tekstil ve hazırgiyim ihracatçısı, zarar etmemek için Avrupalı müşterileriyle yeniden pazarlık masasına oturdu. Geçmişte kurun yükseldiği dönemlerde alıcıların fiyatların aşağı çekilmesi yönünde baskısıyla karşılaşan ihracatçı, şimdi de euronun 2.20’den 1.90’a kadar gerilemesi nedeniyle yüzde 15-20 fiyat artışı için bastırıyor. Fiyat artışını kabul etmeyen müşteriyle ise sözleşmeler iptal ediliyor.
Ağustosta otomobil sektörünü geçerek ihracat şampiyonu olan tekstil ve hazırgiyim sektörü, bu başarısını koruyabilmek için bu günlerde alıcılarla sıkı pazarlık içinde. İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, üretim girdilerinin sürekli artması nedeniyle tekstilcinin dayanacak gücünün kalmadığını belirterek “Firmalar artık sözleşmeleri iptal etmeyi tercih ediyor. Avrupa’ya genel ihracatımızda yüzde 10 düşüş olabilir. Şu an yaşanan sıkıntı 3 ay sonra ortaya çıkacak” dedi.
İspanyol alıcıdan yüzde 10 fiyat artışı talep ettiklerini belirten Crispino gömleklerinin üreticisi Yunus Akdaş da “Kendileri paritedeki en ufak bir düşüşte hemen fiyatlara yansıtıyor. Biz isteyince ise kabul etmediler. Bu nedenle 2011 kış sezonuna ait 200 bin takım elbiselik sözleşmeyi iptal ettik” diye konuştu.
İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle ise “Alıcılar geçmişte sözleşmeleri iptal etmekle tehdit edip, bizden yüzde 20’lere varan fiyat indirimleri alıyorlardı. Şimdi böyle zararına iş yapmaktansa sözleşmeyi iptal etmek daha doğru” dedi.
 
İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi:
Avrupa’ya ihracat yüzde 10 düşer
Özellikle hazırgiyim sektöründe ihracatın yüzde 80’ini Avrupa’ya yapıyoruz. Ancak bu kurlarla fiyat tutturmamız çok zor. Sektörde sözleşmeler çok basit hazırlandığı için oluşan farklar çok fazla yansıtılamıyor. Ancak zamanında Avrupalı alıcılar arasında fırsatçılık yapanlar olmuştu. Şimdi ise yılbaşıyla bugün arasında yüzde 10’un üzerinde kur farkı var. Bu kaybı karşılayacak indirimler olmadı. Üretim girdilerimiz dolarla, satış euroyla. Paritedeki değişim olumsuz etkiliyor. Fiyat tutturabilme şansına sahip olamıyoruz. Firmalar ya sözleşmeleri iptal etmeyi tercih ediyor ya da yeni sözleşmeleri yapamıyor. Bu maliyetle yapmaktansa siparişi kaptırmayı göze alıyor. Siparişler zayıflıyor. Bir an önce tedbir alınmazsa, önümüzdeki dönemde Avrupa’ya ihracatta yüzde 10 azalma olabilir. Yıllardır zar zor kazandığımız pazarları kurdaki dengesizlik yüzünden kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Şu anda sipariş dönemi. Firmalar 2-3 aylık programla çalışıyor. Yaşanan sıkıntı 3 ay sonra ortaya çıkacak. Firmalar şu anda gelecekle ilgili üretim programlarını yapamıyor. Bir ay sonra çalışıp çalışmayacağı belli değil.
 
Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu:
Zammı kabul edenle çalışırız
Bizim yıllık genel ihracatımız 400 milyon dolar civarında. Sadece tekstil ihracatı değil tüm yeni sözleşmelerimizde fiyatları yüzde 15-20 arttırdık. Eski sözleşmeleri yerine getiriyoruz ancak yeniler için fark istiyoruz. “Bu fiyatı kabul ederseniz çalışabiliriz” diyoruz. Kaç yıldır bir tek tekstilde fiyatlar aynı kalıyor. Memnun olan yok ama bu fiyatlarla iş yapılamayacağının artık herkes farkında. Vadelerimiz genelde 90 ile 120 gün arasında değişiyor. Bu oranda bir artış makul diye düşünüyoruz. Özellikle pamuk fiyatları anormal yükseldi, dünyada pamuk ekimi çok azaldı. Bir süredir ölü sezondu, Avrupa tatildeydi. Esas sezon şimdi başlıyor. Artık akışına bıraktık gidiyoruz. Euro/dolar paritesini kendi içimizde dengeliyoruz.
 
İTHİB Başkanı İsmail Gülle:
Alıcı bu fırsatı hiç kaçırmadı
Geçmişte kur yükseldiği dönemlerde Avrupalı alıcılar bizden ciddi fiyat indirimleri talep ediyordu. Devalüasyon yaşadığımızda alıcılar bu fırsatı hiç kaçırmamıştı. Fiyatları yüzde 20’ye varan oranlarda düşürmüşlerdi. Şimdi de parite bazında bir para değerini kaybediyorsa, fiyatların güncellenmesi son derece doğal. Hatta kurun yansıması da gerekmez, bu koşullarda üretici zarar ediyor. Hammadde fiyatları ciddi oranda arttı. Artık zararına iş yapmaktansa sözleşmeyi iptal etmek daha doğru. Zaten işin üzücü tarafı, fiyatlarımızın son derece ucuz olması. Daha fazla dayanamayıp sözleşmelerini iptal edenleri tebrik etmek lazım.
 
Eski Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş:
Ayda 4-5 siparişi reddediyoruz
Maliyetler artık o kadar zorluyor ki, fiyatların revize edilmesi yönünde talepler giderek arttı. Özellikle son 3 aydır görüşmeler yapılıyor, sıkı pazarlıklar var. Müşteriden fiyat artışı istiyoruz. Ortak bir nokta bulmaya çalışıyoruz. Sonuçta yine şartları müşteri belirliyor. Üreticinin çok fazla hareket yapma şansı yok. Dengeyi dizayn ve tasarımda fark yaratarak sağlamaya çalışıyoruz. Sipariş iptal etmedik ancak fiyat nedeniyle artık siparişi kabul edemeyeceğimiz durumlar oluyor. Ayda en az 4-5 kez 40 bin adede yakın miktarlarda siparişi kabul edemiyoruz. Talepleri geri çeviriyoruz. Her ay bu kadar bir iş kaybımız söz konusu oluyor.
 
Koton Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Yılmaz:
İhracatçı kendi dengesini kursun
Biz fason ihracatı yapmıyoruz, yurtdışındaki Koton mağazalarına ve franchise mağazalarımıza ürün gönderiyoruz. Alacak ve borçlarımızın yapısını birbirine benzettik. Yani euro bazında ithalat yapıyorsak, ihracatı da eurodan yapıyoruz. Dolarda da aynı. Bir nevi doğal denge sağladık. Kendimizi olası dalgalanmalara karşı koruma altına aldık. Dolayısıyla kurdaki düşüş ya da yükselişler bizim bilançomuzu etkilemiyor. Ticaretin genel olarak bu tarz risklerden arındırılması lazım. Ancak döviz kurlarının dengelenmesi ve bir miktar daha yükselmesi Türkiye açısından daha doğru. Mevcut durum işleri dengeli bir şekilde sürdürmeye pek uygun değil.

Ulaştırma Bakanlığı, Pakistan ile ticaret hacmini daha geliştirmek için `Türkiye-Pakistan Konteynır Treni`ni sefere koydu. 2 Ağustos`ta İstanbul`dan hareket eden tren, Pakistan`ın kurtuluş günü olan 14 Ağustos günü İslamabad şehrine vardı. İki ülke arasında (İstanbul-İslamabad) ilk zamanlar haftada bir karşılıklı tek sefer yapacak olan konteynır treni, bir seferde net 500 ton yük taşıyacak. 6 bin 565 kilometrelik mesafeyi 11 günde alacak tren, kara ve denizyolundan daha kısa sürede yükleri Pakistan`a ulaştıracak. Türkiye ile Pakistan arasında yükler karayolu ile (6 bin 250 kilometre) 17 günde, denizyolu ile ise 37 günde taşınabiliyor.

 

SÜRE KISALACAK VE UCUZLAYACAK

Denizyolu ile İstanbul`dan İslamabad`a yük taşımak için, sırasıyla; Marmara Denizi, Ege Denizi, Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu`nu aşmak gerekiyor. Karayolu ile taşınacak yükler ise 6 bin 250 kilometrelik Türkiye ve İran üzerinden 17 günde ancak İslamabad`a taşınabiliyor. Demiryolu ile yapılacak taşımacılık zaman yanında ekonomik de olacak. Karayolu ile bir TIR`ın 12 bin dolara taşıdığı yük, trenlerle 5 bin dolara taşınabilecek. Türkiye ile Pakistan arasındaki ticaret hacminin yüzde 60`ı ithalat, yüzde 40`ını ise ihracat oluşturuyor. `İstanbul-Tahran-İslamabad Konteynır Treni` ile Pakistan`dan Türkiye`ye tekstil ürünleri (iplik, konfeksiyon, deri vb.) pamuk, medikal el aletleri, oyuncak, oyun ve spor malzemeleri taşınacak. Türkiye`den Pakistan`a ise, makine ve makine parçaları, kimyasal ürünler, kağıt ve kağıt ürünleri, oto yedek parçaları, tarım aletleri vb. yükler taşınacak. İstanbul`dan harekete edecek yük treni, Zahedan şehrine geldiğinde, Pakistan vagonlarına aktarılacak.

1 Nisan tarihinde bu köşede yazdığım ‘Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe İhracat, İthalat Dengesi’ başlıklı yazımda 2009 yılı ithalat ve ihracat verilerini yorumlayarak bu sektörün 2000 yılında genel ihracatımızdan yüzde 36,7 pay aldıklarından, bu payın 2005 yılında yüzde 25,8’e, 2009 yılında ise yüzde 19’a gerilediğinden söz ederken aynı dönemde ihracatları içindeki ithalat payının 2001 yılında yüzde 28,5 iken 2005 yılında yüzde 35,6’ya ve nihayet 2009 yılında yüzde 45 gibi hayli yüksek bir orana ulaştığından bahsetmiş, tekstil ve konfeksiyon sektörünün bir ihracatçı sektör mü yoksa bir ithalatçı sektör mü olduğunu sorgulamıştım.

Bu araştırmam o tarihte hayli ilgi görmüş birçok sitede yayınlanmış, çok sayıda okurum da görüşlerini benimle paylaşmışlardı. O yazımdan bu yana 4 ay, 2009’dan bu yana da 7 ay geçti. Geçen hafta 2010 yılı tekstil ve konfeksiyon sektörüne ait 5 aylık ihracat ve ithalat verilerine ulaştım. Sayfa sayfa, başlık başlık derinlere girince dehşete düştüm.
İhracatçılığı ile ünlü bir sektörün milli sanayi anlamında ciddi tehlikeler içinde olduğunu gördüm. Böyle giderse kısa sürede varlığını ve istihdam yaratan özelliğini de kaybedeceği endişesini yaşadım.

2009 ve 2010 yılı ilk 5 aylık veriler şöyle:
Tekstil grubu 2009 yılı ilk 5 ayında 2.013 milyar dolarlık ihracat yaparken bu yıl aynı dönemde 2.5 milyar dolarlık ihracat yapabilmiş. Artış oranı yüzde 24.
Aynı sektör geçen yıl ilk 5 ayda 1.9 milyar dolarlık ithalat yaparken bu yıl aynı dönemde 3.5 milyar dolarlık ithalat yapmış. Artış oranı yüzde 85.
Bir başka ifade ile bu yılki 5 aylık ithalatı, ihracatından 1 milyar dolar daha fazla.
Gelelim Konfeksiyon sektörüne,
Geçen yıl ilk 5 ayda 4.9 milyar dolarlık ihracat yapan bu sektör bu yıl aynı dönemde 5.6 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiş. Artış oranı yüzde 14.
2009 yılı ilk 5 ayında 99 milyon 850 bin adet nihai ürün olan konfeksiyon ürünü ithal edilirken bu yıl aynı dönemde 141 milyon 631 bin adet konfeksiyon ürünü ithalatı gerçekleştirilmiş ve bu ithalatlar için geçen yıl 761 milyon dolar, bu yıl 921 milyon dolar ödenmiş. Miktar olarak artış yüzde 42, dolar bazındaki artış ise yüzde 21.
Burada önemli bir noktayı belirtmeliyim.
Yukarıda tekstil bölümünde belirttiğim ithalat kalemlerinin büyük bir ağırlığı hazırgiyim ve konfeksiyon hammaddesi niteliğinde olduğundan bu aşamada tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü verilerinin tamamını iki sektör bütününde yorumlamak daha adil olacaktır.

Böyle bir hesap yaptığımızda ise ithalat/ihracat dengesinde şu sonuca varıyoruz:
2009 yılının ilk 5 ayında tekstil, hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü; toplam 828 bin ton elyaf, iplik, dokuma mensucat, örme kumaş ve nihai konfeksiyon ürünü ile 7.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmişler. Bu yıl ise aynı dönemde 926 bin ton aynı türden ürün ile toplam 8.6 milyar dolarlık ihracatları var. Geçen yılın ilk 5 ayına göre bu yıl aynı dönemde miktarda yüzde 12, dövizde yüzde 17.6’lık ihracat artışı söz konusu.
İhracat hareketleri böyle de, ithalat hareketleri nasıl acaba?
2009 yılının ilk 5 ayındaki elyaf, iplik, dokuma mensucat, örme kumaş ve nihai ürün konfeksiyon ithalatı toplamda 699 bin ton ve ödenen döviz 2 milyar 762 milyon dolar. Bu yıl aynı dönemde aynı mal grubu ithalatı 1 milyon 212 bin ton ve ödeme 4.6 milyar dolar.
Miktar olarak yüzde 74, döviz olarak ise yüzde 65 artış var.
Görüldüğü gibi ithalattaki artış ihracattaki artışın çok çok üzerinde.
Şimdi gelelim son 10 yılın muhasebesine,
Bu iki sektör 2000 yılında genel ihracatımızdan yüzde 36,4 pay alırlarken 2005 yılında bu payları yüzde 25,8 olmuş, 2009 yılında yüzde 19’a gerilemiş ve 2010 yılının ilk 5 ayında ise yüzde 17’ye düşmüş. Aynı dönemde bu iki sektörün ihracatlarındaki ithalat payları ise 2001 yılında yüzde 28,5 iken 2005 yılında yüzde 35,6’ya çıkmış. Bu çıkış, 2009 yılında yüzde 45’e ulaşmış ve nihayet 2010 yılının ilk 5 ayında yüzde 53 olmuş.
Bir başka ifade ile tekstil ve konfeksiyon sektörünün genel ihracattaki payı 10 yılda yüzde 36,4’ten yüzde 17’ye gerilerken sektörün ihraç ürünlerindeki ithalat payı yüzde 28,5’ten yüzde 53 gibi hayli yüksek oranlı bir orana ulaşmış. Üstelik bu çarpık tablo, tüm korumacılık tedbirlerine rağmen gerçekleşmiş.
İşte yazımın başında beni dehşete düşüren, bu gidişattır.

Rakamların tekstil ve konfeksiyon sektörü üzerindeki dili bu.
Güçlü Türk Lirası uğruna istikrarsız bir seyir gösteren kurlar; ihracatı çelmelerken ihracatçı, rekabet edebilmek için düşük kurların yarattığı cazibe ile ithalata mecbur bırakılırsa olacak budur.
İthalatsız ihracat olmaz. Bu bir gerçek, asla tartışmıyorum.
Bu bir gerçek ama o da bir yere kadar. Son 10 yıldaki ihracat ve ihracattaki ithalat paylarını tekrar tekrar okuduğunuzda, bu yıl sadece 5 ayda 141 milyon adet nihai ürün niteliğinde konfeksiyon ürünü ithal edildiğini ve ülkemizde yaşayan her ferde 2 adet konfeksiyon ürünü düştüğünü fark ettiğinizde ihracattaki ithalat payının yüzde 53 gibi hayli yüksek olduğu bir ortamda Avrupa’nın birinci, dünyanın üçüncü gücü olan tekstil ve konfeksiyon sanayisini oluşturan milli sanayinin nasıl ayakta kalabileceğini hesap edin.
Sektör yetkilileri olsun, işletme sahipleri olsun, çalışanlar, çalıştıranlar olsun ve bu ülkeyi yöneten siyasiler olsun bu sektörün nasıl ayakta kalacağının hesabını acilen yapmak zorundadırlar.

 Şevket Sürek

Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) verilerine göre, bu yıl Temmuz ayında ihracat, 2009`un aynı ayına göre yüzde 5,97 artışla 9 milyar 416 milyon 610 bin dolar olarak gerçekleşti.

TİM`in Temmuz ayı ihracat verilerine göre, son 12 aylık ihracat ise önceki döneme göre yüzde 1,99 artışla 109 milyar 595 milyon 678 bin dolara yükseldi.
Türkiye`nin, Temmuz ayında toplam ihracatının yüzde 84,65`ini gerçekleştiren sanayi grubunda, yüzde 4,46 artışla 7 milyar 971 milyon 127 bin dolarlık, yüzde 11,73`ünü oluşturan tarım grubunda yüzde 10,73 oranındaki artışla 1 milyar 104 milyon 881 bin dolarlık, yüzde 3,62`sini oluşturan madencilikte ise yüzde 32,06`lık artışla 340 milyon 602 bin dolarlık ihracat yapıldı.
Sanayi sektörü alt başlığı altında yüzde 64,85 payla ilk sırada yer alan sanayi mamulleri içinde en büyük payı yüzde 14,68`lik payla otomotiv endüstrisi alırken, otomotivi yüzde 14,63 payla hazır giyim ve konfeksiyon, yüzde 10,85 ile demir çelik ürünleri takip etti.
Aynı dönemde en yüksek ihracat artışı yüzde 43,59 ile tütünde gerçekleşti. Tütünü yüzde 38,35 ile fındık ve mamulleri, yüzde 32,06 ile madencilik ürünleri, yüzde 24,07 ile demir ve demir dışı metaller izledi.
Temmuz ayında otomotiv endüstrisinin ihracatı yüzde 6,09 oranında, gemi ve yat ihracatı yüzde 17,74 oranında, zeytin ve zeytinyağı ihracatı yüzde 4,67 oranında, kesme çiçek ihracatı yüzde 6,06 oranında, elektrik elektronik ihracatı yüzde 4,87 oranında, çimento ve toprak ürünleri ihracatı da yüzde 5,59 oranında geriledi.
TL BAZINDA İHRACAT ARTIŞI YÜZDE 6,83
Miktar olarak bakıldığında, sırasıyla 1 milyar 382 milyon 96 bin dolar ile otomotiv endüstrisi, 1 milyar 377 milyon 472 bin dolar ile hazır giyim ve konfeksiyon, 1 milyar 89 milyon 578 bin dolar ile kimyevi maddeler ve mamulleri, 1 milyar 21 milyon 524 bin dolar ile demir çelik ürünleri, 1 milyar dolar ve üzerinde aylık ihracat gerçekleştiren alt sektörleri oluşturdu.
Geçen ay ihracat artışı 2009`un aynı dönemine göre Türk Lirası bazında değerlendirildiğinde yüzde 6,83 olurken, azalış yüzde 27,32 ile gemi ve yatta, yüzde 9,37 oranıyla otomotiv endüstrisinde, yüzde 9,34 ile kesme çiçekte, yüzde 8,63 ile çimento ve toprak ürünlerinde, yüzde 7,50 ile elektrik elektronikte, yüzde 7,20 ile zeytin ve zeytinyağında gerçekleşti.
ALMANYA İLK SIRADAKİ YERİNİ KORUDU
Temmuz ayında Türkiye ihracatında ilk 10 ülke sırasıyla Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, Irak, Fransa, Rusya Federasyonu, ABD, İspanya, İran ve Mısır oldu.
Almanya en fazla ihracat yapılan ülkeler sıralamasında yüzde 9,90 pay ile yerini korudu.
Türkiye`nin ilk 20 ülkeye 7 aydaki ihracatının toplamı 42 milyar 628 milyon 703 bin dolar seviyesinde olurken, bu dönemdeki toplam ihracat ise 62 milyar 782 milyon 682 bin dolar olarak gerçekleşti.
Temmuz ayında gerçekleştirdikleri ihracata göre en fazla ihracat yapan birlikler ise İstanbul Maden ve Metal İhracatçı Birlikleri(İMMİB), Uludağ İhracatçı Birlikleri(UİB), İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri(İTKİB), Akdeniz İhracatçı Birlikleri(AKİB), Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri(OAİB), Ege İhracatçı Birlikleri(EİB), Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri(GAİB), İstanbul İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği(İİB), Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği(DAİB), Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği(DETKİB), Karadeniz İhracatçı Birlikleri(KİB), Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği(DKİB) ve Antalya İhracatçı Birlikleri(AİB) olarak sıralandı.
1 milyar doların üzerinde ihracat yapan genel sekreterlikler, 2 milyar 690 milyon 168 bin dolarla İMMİB, 1 milyar 527 milyon 676 bin dolarla UİB ve 1 milyar 505 milyon 347 bin dolarla İTKİB oldu.
SEKTÖREL BAZDA İHRACAT KAYIT RAKAMLARI
Temmuz ayı ihracatı ile geçen yılın aynı ayına oranla değişimi ve son 12 aylık ihracat şöyle (bin dolar):
TEMMUZ SEKTÖRLER 2010 Değişim Son 12 ay
I. TARIM 1.104.881 10,73 14.298.750
A. BİTKİSEL ÜRÜNLER 785.429 9,73 10.633.387
Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri 336.367 6,99 3.935.779
Yaş Meyve ve Sebze 114.017 1,08 2.108.018
Meyve Sebze Mamulleri 91.380 3,41 1.076.386
Kuru Meyve ve Mamulleri 80.228 2,52 1.114.745
Fındık ve Mamulleri 105.507 38,35 1.406.653
Zeytin ve Zeytinyağı 12.074 -4,67 218.332
Tütün 42.974 43,59 718.968
Kesme Çiçek 2.882 -6,06 54.501
B. HAYVANSAL ÜRÜNLER 79.619 23,27 881.183
Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller 79.619 23,27 881.183
C. AĞAÇ VE ORMAN ÜRÜNLERİ 239.833 10,27 2.784.180
Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri 239.833 10,27 2.784.180
II. SANAYİ 7.971.127 4,46 89.461.942
A. TARIMA DAYALI İŞLENMİŞ ÜRÜNLER 774.914 14,11 8.545.077
Tekstil ve Ham maddeleri 540.625 13,92 6.179.592
Deri ve Deri Mamulleri 129.934 21,13 1.181.268
Halı 104.355 7,30 1.184.218
B. KİMYEVİ MADDELER VE MAM. 1.089.578 10,50 11.526.513
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri 1.089.578 10,50 11.526.513
C. SANAYİ MAMULLERİ 6.106.635 2,37 69.390.352
Hazır giyim ve Konfeksiyon 1.377.472 9,09 14.226.482
Otomotiv Endüstrisi 1.382.096 -6,09 17.089.819
Gemi ve Yat 173.505 -17,74 1.582.519
Elektrik – Elektronik 737.624 -4,87 9.438.352
Makine ve Aksamları 535.842 8,88 5.981.336
Demir ve Demir Dışı Metaller 499.505 24,07 5.356.266
Demir Çelik Ürünleri 1.021.524 5,45 11.352.617
Çimento ve Toprak Ürünleri 281.391 -5,59 3.217.901
Değerli Maden ve Mücevherat 91.283 14,53 1.085.726
Diğer Sanayi Ürünleri 6.394 86,58 59.335
III. MADENCİLİK 340.602 32,06 3.334.444
Madencilik Ürünleri 340.602 32,06 3.334.444
İhracatçı Birlikleri Kaydından Muaf İhracat 2.500.543
T O P L A M 9.416.610 5,97 109.595.678
TİM BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ: “İHRACATÇILARIMIZIN CİROLARI DÜŞTÜ AMA KARLILIKLARI ARTTI“
Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, ihracatçıların cirolarının düştüğünü, ancak karlılıklarının arttığını bildirdi.
Temmuz ayı ihracat rakamları TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi tarafından, Petkim Petro Kimya Holding Tesislerinde açıklandı. Toplantıya Ege İhracatçı Birlikleri(EİB) Koordinatör Başkanı Mustafa Türkmenoğlu, Petkim Genel Müdürü Hayati Öztürk, Socar&Turcas Enerji AŞ Üst Düzey Yöneticisi (CEO) Kenan Yavuz, EİB`ye bağlı birlik başkanları, Aliağalı iş adamları ve yerel yöneticiler katıldı.
Büyükekşi, Temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,97 artış 9 milyar 417 milyon dolarlık ihracat yapıldığını söyledi. Yılın ilk 7 ayındaki ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,14 artışla 64 milyar 239 milyon dolara yükseldiğini belirten Büyükekşi, 12 aylık ihracatın 109 milyar 596 milyon dolar olduğunu bildirdi. Mehmet Büyükekşi, Temmuz ayında en fazla ihracatı 1 milyar 382 milyon dolar ile otomotiv sanayinin, 1 milyar 377 milyon dolar ile hazır giyim ve konfeksiyon ve 1 milyar 90 milyon dolar ihracat ile kimyevi maddeler ve mamulleri sektörlerinin gerçekleştirdiğini dile getirdi.
“CİROLAR DÜŞTÜ, KARLAR ARTTI“
TİM Başkanı Büyükekşi, döviz kurundaki yapay gelişmelerin ithalatı cazip kıldığını belirterek, bunun sonucunda da dış ticaret açığının bir türlü kapanmadığını söyledi. İSO 500 araştırmasının TİM`in Mayıs ayında açıkladığı ilk 1000 ihracatçı araştırmasının sonuçlarını teyit ettiğini ifade eden Büyükekşi, “Her iki araştırmadan da ortaya çıktığı gibi 2009 yılında sanayicilerimizin, ihracatçılarımızın ciroları düştü ama karlılıkları arttı. Kurun destek verdiği ve faizlerin düştüğü dönemde ihracatçılar ve sanayiciler karlarını artırdılar“ diye konuştu.
Sanayicinin ve ihracatçının Ar-Ge ve inovasyon yapıp katma değeri yüksek ürünler ihracatını artırması gerektiğini vurgulayan Büyükekşi, “Bunu yapmamız için kar etmemiz gerekiyor. `Türkiye`ye döviz giriyor yapacak bir şey yok, verimliliğinizi artırın` şeklinde yapılan tavsiyeler gerçeği yansıtmıyor. Bize hep `Niye Merkez Bankası(TCMB) ve kur diyorsunuz` diyenler var. Karlılık için konu dönüp dolaşıp kurların rekabetçi düzeyde olmasına geliyor. Kurların istikrarı için en büyük görev TCMB`ye düşüyor“ dedi. Büyükekşi, TCMB`nin günlük 30 milyon dolar alım miktarını 50 milyon dolar ve 50 milyon avro seviyesine çıkarmasını, enflasyon hedeflerinin düştüğü bir ortamda 50 baz puanlık bir faiz indirimi yapmasını talep etti.
Herhangi bir ithalat, ihracat ve doğrudan yatırım yapmadığı halde sürekli döviz işlemi yapan kesimler nedeniyle döviz kurlarının istikrar içine giremediğine işaret eden Büyükekşi, portföy ya da spekülatif amaçlı döviz alım satımlarında her işlem için yüzde 1 oranında “Kur İstikrar Fonu“na bir kesinti yapılmasını istedi.
“MORALLERİMİZİ YÜKSEK TUTUYORUZ“
Mehmet Büyükekşi, aylık ihracat artış hızının yaşanan tüm olumsuzluklara, paritedeki büyük soruna rağmen pozitif olmasını olumlu bulduklarını ifade ederek, “Eğer paritedeki sorun kurların genel düzeyindeki gerileme olmasaydı, iki haneli artışlarımız devam edecekti. Biz ihracatçının yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen büyük bir başarı hikayesi yazdığını görüyoruz, morallerimizi yüksek tutuyoruz“ dedi.
“İZMİR`İN İHRACATTAN ALDIĞI PAY GERİLİYOR“
İzmir ve Ege Bölgesi`nin ihracatın başladığı yer olduğunu vurgulayan Büyükekşi, “Türk ihracatının tohumlarının atıldığı bu bölgeyi çok önemsiyoruz“ dedi. Büyükekşi, İzmir`in en fazla ihracat yapan 4. il olduğunu da hatırlatarak, “Ancak İzmir`in Türkiye ihracatından aldığı pay ne yazık ki geriliyor. 2001 yılında İzmir, tüm Türkiye ihracatından yüzde 8,8 pay alırken bu oran 2009 yılında yüzde 6`ya, 2010`da yüzde 5,6`ya geriledi. İzmir`in ihracatını artırmak için çaba sarfetmemiz gerekiyor“ diye konuştu.
Mehmet Büyükekşi, EİB`in İzmir Limanı özelleştirmesinde LİMAŞ isimli şirketle ihaleye giren ve kazanan konsorsiyuma katıldığını hatırlatarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İzmir Limanı`nda ihracatçı elini taşın altına soktu ama yargı kararları bizi engelledi. Süreç en başından kendi haline bırakılsaydı özel sektör çözümü devlete maliyet yüklemeden kendisi bulacaktı. Danıştay`dan bir kararın çıkması niye 30 ay sürüyor, bunun zararını kim karşılayacak? Bazı kararlar 1-2 ayda çıkarken Ege ve Türkiye ekonomisi için hayati olan bu karar 30 ay sonra açıklanıyor. Karar olumlu çıktı ama iş işten geçti.“
“AYLIK YÜZDE 10 ARTIŞI HALA HEDEFLİYORUZ“
Toplantıda soruları da yanıtlayan TİM Başkanı Büyükekşi, geleceğe yönelik öngörülerini şu şekilde ifade etti:
“İlk 5 aylık ihracat artışımızla birlikte 111 milyar dolarlık yıllık ihracat belirlemiştik. Ama kurdaki hareketlenmeler en fazla ihracatı yapan otomotiv endüstrisi başta olmak üzere rahatsız eden etkiye neden oldu. En yüksek ihracatı yapan otomotivde yüzde 6 düşüş yaşandı. Yılın ikinci döneminde aylık yüzde 10 artış öngörüyorduk. Aradaki bu yüzde 4-5 fark paritenin etkisinden kaynaklanıyor. AB`ye ihracat Türkiye için son derece önemli. Avrupa bankalarının stres testlerinin beklenenden iyi gelmesi talep daralmasının artmaması gibi etkenlerle yine de moralimizi yüksek tutuyoruz. Aylık yüzde 10 artışı hala hedefliyoruz, ama bunun için yardıma ihtiyacımız var.“
TÜRKMENOĞLU: “DEĞERLİ TL REKABETİ ZORLAŞTIRIYOR“
EİB Koordinatör Başkanı Mustafa Türkmenoğlu ise yerli girdi ağırlıklı üretim ve ihracat yapan, istihdam yükünü sırtlayan sektörlerin değerli TL`den olumsuz etkilendiğine dikkati çekti. Döviz kurlarının düşük kalmasının ithalatı cazip hale getirdiğini dile getiren Türkmenoğlu, ihracatçı ve sanayicinin KOBİ`lerden mal tedarik etmek yerine ithalata yöneldiğini belirtti. Türkmenoğlu, uygulanan kur politikasının ülkeyi uzun vadede çıkmaza sürükleyeceği uyarısında bulunarak, “Ülkeye sıcak paranın gelmesi, TL`nin devamlı değerlenmesi gibi ekonomik bir ortamda ihracatçıların rekabet etmesi zorlaşmaktadır. Ülkeye giren kısa vadeli sermaye kazançlarına bir vergi konması ve bu kaynağın da ihracatçıların kur riskini ortadan kaldıracak bir sistemde kullanılması büyük önem arz etmektedir“ dedi.
ÖZTÜRK: “AVANTAJLAR DEĞERLENDİRİLMELİ“
Petkim Genel Müdürü Hayati Öztürk de Aliağa`daki tesisleri içinde 4,5 milyar dolarlık yatırımla kurulacak rafineri lisansını yeni aldıklarını hatırlatarak, “İki sevincin bir arada yaşanması bizi mutlu kılmakta“ dedi. Türkiye ekonomisinde petrokimya sektörüne bakıldığında, sektörün hammaddesi olan etilen bazında 33. sırada olunduğuna dikkati çeken Öztürk, Türkiye`nin birçok avantajının bulunduğunu, bunları değerlendirmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.