SABRİ Özel’in 1969’da kurduğu tek makineli atölyeden, 23 bin metrekare kapalı alana sahip, 800 kişilik istihdamı olan bir hazır giyim devi doğdu.
Sabri Özel, “Her şeyimizi kendimiz üretiyoruz. Çin’den getirip satmayı biz de biliriz ama bunun memlekete faydası yok.
Pantolon ve takım elbise için 200 kişi daha alacağız” diyor.
TÜRKİYE, tekstil ve hazır giyimden daha uzun yıllar ekmek yiyecek. Çünkü, kim ne derse desin halen en rekabetçi sanayi sektörümüz tekstil ve hazır giyim. Bu sektörün önemli isimlerinden Sabri Özel uzun bir aradan sonra ilk kez konuştu. Hükümete, iş gücü üzerindeki yükleri hafifletmesi için çağrıda bulunan Sabri Özel, “Bazı arkadaşlar ‘Çin’den getirip satıyor. Çin’den, Bangladeş’ten getirip satmak marifet mi? Benim buna vicdanım el vermiyor. Biz her şeyimizi kendimiz üretiyoruz. Şimdi pantolon ve takım elbise için yeni yatırım yapıyoruz ve yakında 200 kişi daha alacağız” diyor. Özel şöyle konuşuyor:
İŞÇİ OLURSAN PATRON DA OLURSUN
Malatya Pütürge’nin Damlı Köyü’nde doğdum. Babam çiftçiydi. İlkokul 3’üncü sınıfta (10 yaşında) evden kaçarak İstanbul’a geldim. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Önce bir iplik fabrikasında bobin topladım. Turistik süs eşyası üreten bir yerde, sonra bir matbaada çalıştım. Bunlarda istikbal görmediğim için bıraktım. 2.5 lira haftalıkla bir trikocuya girdim. 9 yıl kadar trikoda çalıştım. Sürekli para biriktirdim ve 1969’da 2.500 lira birikmimle, Yeşildirek’te 5 metrekare bir yer tutup 1 makineyle kendi işime başladım. 1980’e kadar fason üretim yaparak devam ettim. 1980’de de kendi adımla markalaşma kararı aldım. Fasonu bıraktım.
YILDA 400 BİN TRİKO ÜRETİYORUM
Şu anda 23 bin metrekare kapalı alana sahip fabrikamızda 800 kişilik istihdamımız var. Yakında pantolon ve ceket için 200 kişiyi daha işe alacağız. Günlük 2500 adet gömlek, yıllık 400 bin triko, 200 bin pantolon, 200 bin t-shirt, 50 bin takım elbise ve ceket üretme kapasitemiz var. 50 mağazamız var. 300’den fazla noktaya da ürün veriyoruz. 12 ülkeye ihracat yapıyoruz. Sabri Özel markamız dışında, Bluring ve Etro olarak iki marka daha geliştirdik. Onlarla da mağazalaşacağız. Bütün ürünlerimizi kendimiz, Türkiye’de üretiyoruz. Benim sanayide böyle bir ‘milliyetçilik’ felsefem var. Kullandığımız hammaddenin de yüzde 90’ı yerli.
İŞGÜCÜNDE VERGİ YÜKÜ FAZLA
Hükümetimize sesleniyorum; işçi ve işveren üzerindeki vergi yükü çok fazla. Bence bu konuda atılacak adımlar sanayi için en büyük teşvik olur. Biz yakında 1000 kişilik istihdamı aşacağız. Bu yıl ciromuz 40 milyon lira olacak. Hedefimiz 2020 yılına kadar 200 mağazaya ulaşmak. Tunus ve Irak’ta mağazalarımız var. Yurt dışında daha çok mağaza açacağız. Her sene 10-15 mağaza açacağız. Biz adete oynamıyoruz kaliteye oynuyoruz. Kadın koleksiyonumuz da, birkaç yıl içinde ciroda yüzde 40’lara çıkacak. Sabri Özel, 63 yaşında bir sanayici olarak, 2023 yılı ihracat hedefine alaşabilmek için yeni bir ‘sanayi stratejisi’ öneriyor. Güneydoğu’daki çözüm sürecinin başarıyla tamamlanmasının Türkiye ekonomisi için de çok büyük motivasyon olacağını kaydeden Sabri Özel, şöyle konuşuyor: “Güneydoğu’da barış sürecinin iyi bir zemine oturması halinde oralara da yatırım yapılır. Büyük Türkiye hayallerimiz için birbirimizle konuşup anlaşmak zorundayız. Çünkü biz kardeşiz. Bizim gibi adamlar yatırımı sever, makineleri sever. Uygun zemin bulsam 10 bin kişilik üretim kurarım. Bu ülkenin üretime ve ihracata ihtiyacı var.”
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu ve Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, Bloomberg HT’de Patronlar Kulübü programında biraraya gelerek Türkiye ve dünya ekonomisi üzerine sohbet etti. Bankacılık sektörüne girmeyeceklerini ifade eden Zorlu, enerjide büyümeye devam ettiklerini söyledi. Zorlu konuyla ilgili olarak, “Gayrimenkulde büyük yatırımlarımız var. Şimdiye kadar 2 milyar dolar üzerinde yatırım yaptık. Türkiye’de nikele yatırım yapacağız. 2016 hedefimiz 500 milyon dolar” açıklamasında bulundu.
Avrupa’daki krizi değerlendiren Özyeğin, “Başlangıçta Yunanistan’a para verilseydi, sorunlar büyümezdi” dedi ve Merkel’in Avrupa’nın Başbakanlığına soyunmuş durumda olduğunu belirtti. Özyeğin, Avrupa Merkez Bankası’nın geçen hafta yaptığı kredi operasyonunun Avrupa bankalarını çok rahatlattığını ve bunun dolaylı olarak Türkiye’ye faydasının olacağını ifade etti. Tekstil sektörü ile ilgili konuşan Özyeğin, “Çin’in tekstil’de rekabet gücü azalıyor” dedi ve özelleştirmelerin Türkiye’nin verimliliğini artırdığını sözlerine ekledi. Türk ekonomisinin en büyük sorunu olan cari açığa da değinen Özyeğin cari açığın üçte 2’sini enerjinin oluşturduğunu kaydetti. Zorlu ise krizi gidermek için harcanan paralara dikkat çekerek, “ABD ve Avrupa krizde trilyon dolarları konuşuyor” değerlendirmesinde bulundu. Zorlu, Avrupa’da Türklerin fabrika değil, marka satın almaları gerektiğini belirtti. Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Zorlu, “Türkiye’nin bu yıl yüzde 5 büyüyeceğini düşünüyorum” dedi. İhracatın bu yıl yüzde 25 büyümesini beklediğini söyleyen Zorlu, Türkiye’nin tekstilde yapacak çok şeyi olduğunu sözlerine ekledi. Çin konusuna dikkat çeken Zorlu, “Çin’in Türkiye’de kalite ile rekabet etmesi mümkün değil. Çin, bizden bu ülkede yatırım yapmamızı istedi. Tekstilde rakibimiz Çin değil, Hindistan” şeklinde görüş bildirdi. Türkiye’nin Avrupa’nın Uzakdoğu’su haline gelebileceğine dikkat çeken Zorlu, “Geçmişte TL’nin değerlenmesinden grup olarak çok kan kaybettik” dedi.
“TÜRKİYE İYİ YOLDA”
Türkiye’nin iyi yolda gittiğini dile getiren Zorlu, “Ben bugüne kadar Türkiye’nin geleceğine hiç kötümser bakmadım, yalnız sanayinin önünün açılması lazım” ifadelerini kullandı.
Tablet bilgisayarı Türkiye’de yapacaklarını ifade eden Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı, “inşallah birkaç sene içerisinde akıllı telefonları da Türkiye’den dünyaya satacağız” dedi.
Arap Baharı nedeniyle Mısır’da açacağı 15 mağazayı erteleyen Colin’s, Çinli bir perakende zinciriyle anlaştı. Firma ilk etapta Çin’de 30 mağaza açacakÇin’deki tekstil istihdamı giderek azalırken Türk tekstil şirketleri bir dönem korunmak için strateji geliştirdikleri bu ülkede yatırım planları yapıyor. 2011’de Türkiye ve başta Rusya olmak üzere yurtdışı pazarlarda iyi bir yıl geçirdiklerini belirten Colin’s Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Eroğlu da 2012’de Çin pazarına sıkı bir ortakla girmenin hazırlığı içinde. Çin’de önümüzdeki birkaç yıl içinde hızlı büyüyecek bir perakende ağı oluşturmayı hedeflediklerini söyleyen Eroğlu, halen 900 noktada hizmet veren Çinli ortağının adını sır gibi saklıyor.�
PANTOLONU 50 EUROYA SATACAK�
“17 ülkede 94 mağazamız var. 2012’de Çin ve İran pazarları bizim için öncelikli olacak. Ancak İran’da kendimiz yer alacağız. Çin’de bize rakip olabilecek jean markası yok. 900 noktada hizmet veren bir perakende zincirinin alt yapısını kullanmak üzere ortaklık anlaşması imzaladık. İlk etapta 30 mağaza açacağız” diyen Eroğlu, mağazaların ortalama 250-300 metrekare büyüklükte olacağını ve hedeflerinin metrekare başına 4 bin dolarlık gelir elde etmek olduğunu ifade etti. Colin’s, Çin’deki fiyat politikasını ‘ortanın üstü’ gelir grubu olarak belirledik. Bir jean pantolonu 50-100 euro arasında satacaklarını anlatan Eroğlu, diğer ülkelerdekine benzer bir marka konumlandırması yapacaklarının altını çizdi.�
HEDEF 500 MİLYON $
Türkiye’de yılı 29 yeni mağazayla bitireceklerini anlatan Eroğlu, bu yılı 420 milyon dolarlık ciroyla kapatacaklarını, 2012’de ise bu rakamı 500 milyon doların üzerine taşımayı hedeflediklerini açıkladı. Eroğlu daha çok metrekare bazında büyüyeceklerini söyledi.�
BANGLADEŞ’TE YENİ FABRİKA KURUYOR
Türkiye’de Aksaray, Çorlu ve İstanbul Avcılar’da olmak üzere üç fabrikaları bulunduğunu söyleyen Eroğlu, Mısır’da yeni kurdukları fabrikanın önümüzdeki ay üretime geçeceğini belirtti. Eroğlu, “Uzun süredir alım yaptığımız ve alım ofisinde 250 kişiyi istihdam ettiğimiz Bangladeş’te yeni bir fabrika kuruyoruz. Burada da 400 kişi çalışacak. Sadece Türkiye’den yılda 10 milyon adet alım yapıyoruz” dedi.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, gelişmekte olan ülkelerin kendi iç pazarlarını, Türkiye’nin koruduğundan çok daha fazla gümrük oranlarıyla koruduklarını belirtti.
DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, tekstil ve konfeksiyon sektörü temsilcileriyle Dış Ticaret Müsteşarlığında bir araya geldi.
Bakan Çağlayan, toplantının başında gazetecilere yaptığı açıklamada, tekstil ve konfeksiyon sektörünün Türkiye için önemli olduğunu söyledi. Sektörün ihracatının 2009 yılında 19,3 milyar dolar, 2010 yılında ise 21,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Çağlayan, 2009 yılında 8,4 milyar dolar olan ithalatın ise 2010 yılında 11,9 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.
Rekabete olumsuz etki
Çağlayan, sektörün 2009 yılında 10,8 milyar dolar, 2010 yılında 9,8 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdiğini anlattı.
Özellikle 2005 yılında dünya genelinde kotaların kalkmasıyla birlikte Türkiye’nin, Çin ve Uzakdoğu menşeli tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin baskısına uğradığını hatırlatan Bakan Çağlayan, bunun da Türkiye’deki üreticileri rekabet noktasında olumsuz etkilediğini söyledi. Türkiye’de sektörün 1995 yılından itibaren sahip olduğu rekabet avantajının, bu şekilde bir dezavantaja dönüşmeye başladığını belirten Çağlayan, bunun sonucunda sektörün ciddi manada sıkıntıya uğradığını, talep daralması yaşandığını, bazı fabrikaların atıl duruma düştüğünü kaydetti.
Toplantılar sürecek
Tüm görüş ve önerileri dikkate alacaklarını belirten Çağlayan, şöyle devam etti:
“Özellikle bir geçiş dönemi verilmesi konusunda firmalarımızın talebi var. Farklı farklı görüşler var, bunları mutlaka dikkate alacağız. Yine ihracat kaydıyla yapılan ithalat konusunda işlemlerin aksamaması noktasında gerekli tedbirleri mutlaka ele alacağız. Dahilde işleme rejiminin kapsamı, yeniden bu toplantıda değerlendirilecek. Dahilde işleme rejimi kapsamında bu sistemden yeterince faydalanamayan ama son derece öneme haiz olan gerek Osman Bey gerek Laleli gerek Merter’deki konfeksiyon üretici arkadaşlarımızın da bundan olumsuz etkilenmemesi için çalışma yapacağız. Buradaki irili ufaklı atölyelerimizin de işletmelerimizin de bu gelişmelerden olumsuz değil, bilakis onların yatırım üretim istihdamını ve ihracatını daha fazla artıracağı önemli tedbirlerin konuşulacağı bir toplantı yapacağız.”
Türkiye`nin Çin`e olan ihracatı sektörsel olarak incelendiğinde, ilk sırayı yüzde 57 pay ile (516 milyon dolar) madencilik ürünleri alıyor. Daha sonra ise 133 milyon dolarla kimyevi maddeler, 60 milyon dolarla demir çelikten üretilen ürünler ve 52 milyon dolarla da tekstil ve ham maddeleri sıralanıyor. Artan ihracat rakamına paralel olarak son donemde hazır giyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler, taşıt araçları yan sanayi ve çeşitli makine ürünlerinin ihracatında artış kaydedilmişti.
Türk ihracatçısının Çin pazarını keşfetme girişimleri sırasında belirli sorunlar da beraberinde geliyor. Türkiye`nin geleneksel ihraç pazarları dışında yer alan ve pratik ticari uygulamalar açısından oldukça farklılık arz eden Çin pazarında, Türk firmalarının yerel firmalar ile ticari işlem sırasında dikkat etmeleri gereken hususlar bulunuyor.
Uzmanlar, Çin ile yapılan ticarette anlaşmazlığa düşülmemesi için şu hususlara dikkat edilmesini tavsiye ediyor:
1- Öncelikle Ticari ilişkide bulunulacak Çinli firmanın üretici veya ticaretçi olup olmadığının belirlenmesi ve özellikle internet üzerinden temas kurulan firmalar ile tercihan ticari işleme girilmemesi
2- Bu amaca yönelik olarak mutlaka yerinde tespit çalışması yapılması ve bu süreçte gerekli olduğu takdirde yerel danışmalık şirketlerden profesyonel destek alınması
3. Alınacak bu profesyonel desteğin, pazar araştırması (üretim, tüketim, fiyatlandırma, dağıtım kanalları, vergiler gibi konularda) surecinde de kullanılması
4- Ticari ilişki kurulacak Çinli firma ile mutlaka sözleşme imzalanması ve bu sözleşmenin ürün tanımı, ödeme yöntemleri, belgelendirme, anlaşmazlıkların halli gibi hususları içermesi
5- Sözleşmenin yerel ticaret odaları ve konsolosluklar vasıtasıyla onay işlemlerinin tamamlanması
6- Ticari işlem sırasında uluslar arası kabul görmüş ödeme yöntemleri ile çalışılması (akreditif)
7- İthalat ilişkisine girilmesi durumunda, üretim öncesinde ve yükleme sırasında mutlaka gözetim (inspection) firmaları ile çalışılması
8. Sözleşme tanımı dışında ürün gönderimi ile karşılaşılması halinde, gözetim firmaları vasıtasıyla bu durumun belgelendirilmesi ve ispat sürecinin başlatılması
9. Ticari anlaşmazlık ile karşılaşılması durumunda, öncelikle dostane çözüm yöntemlerinin izlenmesi, sonuç alınamaması durumunda, mutlaka hukuk büroları vasıtasıyla çözüme gidilmesi.
10. Ticari ilişki kurulması öncesinde ve sürecin her aşamasında, gerekli olduğu takdirde sonrasında Tük Büyükelçilikleri bünyesindeki ticaret müşavirliklerinden yönlendirme alınması
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, piyasa denetimleri sonucunda toplatılan 77 ürünün daha çok tekstil ürünü olduğunu ve kanserojen özellik taşıdığını kaydetti. Ergün, ürünlerin daha çok Çin ve Tayvan menşeli olduğunu belirterek denetim faaliyetlerine ağırlık vereceklerini vurguladı.
Ergün, Türk Standartları Enstitüsü’nde dün İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) 1’inci Genel Kurul toplantısına katıldı. Ergün toplantı öncesi gazetecilerin piyasa denetim ve gözetim faaliyetleri sonucunda 77 ürünün toplatılmasıyla ilgili sorularını yanıtladı. Ergün, hem standart dışı ürünlerin hem de tüketici haklarını ihlal eden ürünlerin denetimini yaptıklarını kaydetti.
�
Ürünleri de topluyoruz
Ergün, “Bu denetimler içerisinde özellikle ithal ürünlerde azo-boyar maddenin kullandığı bir takım ürünler var. Tekstil ürünlerinin üzerinde yapılan denetimlerde ortaya çıkan bir tablo. Bunla ilgili Bakanlığın internet sitesinde bundan sonra her ay yapılan piyasa denetim ve gözetim faaliyetlerini periyodik olarak da kamuoyuna açıklayacağız” dedi. Denetimler içerisinde kesilen maddi cezaların olduğunu söyleyen Ergün, bu yaptırımların en önemlilerinden bir tanesinin de bu firmalara bu cezaların yanında bu malların toplatılıp bir daha ülkeye girişinin piyasaya çıkışlarının önlenme çalışmaları olduğunu ifade etti.
Çin para birimi yüenin ABD doları karşısında yüzde 5 oranında değer kazanması durumunda, Çinli tekstil şirketlerinin yarısının iflas edebileceği ileri sürüldü.
Çin Ulusal Tekstil ve Konfeksiyon Konseyi Başkan Yardımcısı Gao Yong, yerli tekstil firmalarının yüzde 3-5 arasında değişen kar oranlarının yüenin değerlenmesi baskısıyla karşı karşıya bulunduğunu belirtti. Gao, China Daily gazetesinde yer alan açıklamasında, yüenin değer kazanmasını ham madde ve iş gücü fiyatlarının artmasına yol açacağına işaret etti.
Gazetenin haberinde hükümetin mart ayında `yüen baskısı` denediği ve bunun yüenin yüzde 1 oranında değer kazanması durumunda emek yoğun tekstil işletmelerinin karının yüzde 1 düştüğünü gösterdiği kaydedilerek, yüenin büyük oranda değerlenmesinin milyonlarca kişinin işine mal olabileceği uyarısı yapıldı. Çin Ticaret Bakanlığının verilerine göre Çin tekstil endüstrisinde 20 milyon kişi istihdam ediliyor. Pamuk ekiminde ise 140 milyon kişi çalışıyor.
Çinli ekonomist Can Bing, yüenin 2005-2008 döneminde dolar karşısında yüzde 21 değer kazandığını hatırlatarak, bunun Çin tekstil ürünlerinin fiyatının artmasına ve Vietnam, Endonezya gibi Güneydoğu Asya ülkelerinin ürünleri karşısındaki fiyat avantajını kaybetmesine yol açtığını savundu. Bing, `Zaten ücretlerdeki memnuniyetsilikten dolayı işçi giderlerinin artması riskiyle karşı karşıya bulunan Çinli tekstil işletmelerinin yüenin değerlenmesiyle daha kötü duruma düşeceklerini` söyledi.
Son Yorumlar