"Zafer Çağlayan" ile etiketlenmiş yazıları görüntülüyorsunuz

Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Kızılgüneşler, hükümetin hazırladığı yeni teşvik sisteminde emek yoğun sektörlerde Uzakdoğu ülkeleriyle rekabet imkanı sağlayacak düzenlemelerin hazırgiyim ve konfeksiyon sektörünü umutlandırdığını belirtti.

Kızılgüneşler, Avrupa’da yaşanan durgunluğun ihracat rakamlarına yansımaya başladığını, ancak büyük oranda bir etkilenme beklemediklerini ifade etti.

Boyahaneler ve örgü tesislerinde kapasitelerin dolu olduğunu, siparişlerde bir sıkıntı gözükmediğini dile getiren Kızılgüneşler, 2012 siparişlerini belirleyecek fuarlardan da ”olumsuz dönüşler alınmadığını” ifade etti.

Avrupalı alıcıların krizin tüketime yansımasını tahmin edememesi nedeniyle yüksek miktarlı sipariş vermekten kaçındığını, küçük partilerle hızlı teslim yapabilen Türk şirketlerinin büyük avantaj elde ettiğini kaydeden Kızılgüneşler, şöyle konuştu:

”2011 sonuna doğru ihracat artış hızımızda önemli bir gerileme oldu. 2006 yılındaki krizde de benzeri bir gelişim söz konusu olmuştu. Tekstil sektörü rakamları krizden etkilenmiş ardından bu tüm sektörlere yayılmış ancak ilk toparlayan sektör de tekstil olmuştu. Benzer bir gelişmenin tekrar yaşanmasını bekliyoruz. Yılın ilk üç aylık diliminde ihracatta düşüş yönlü bir beklentimiz yok. Avrupa ekonomilerinin durumuna göre ihracat artış oranı yükselebilir. 3 aylık dilimde Avrupa’daki mağazalarda satışlar iyi giderse siparişler bir anda artacaktır. Bu pazardan da en yüksek payı Türk şirketlerinin alabileceğini düşünüyoruz.”

-Adıyaman örneği-

Avrupalı alıcıların krizi gerekçe göstererek üretici şirketleri fiyat baskısı altında tuttuğunu belirten Kızılgüneşler, kurların içinde bulunduğu durumun bu dönemde çok daha önemli bir hale geldiğini kaydetti.

Sektörün bu dönemde dört gözle yeni teşvik sisteminin açıklanmasını beklediğini ifade eden Kızılgüneşler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yeni sistemle ilgili açıklamalarının umut verici olduğunu söyledi.

Çağlayan’ın teşvik sisteminin ayrıntılarına ilişkin bilgiler verdiğine dikkat çeken Kızılgüneşler, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Bakan Çağlayan, hazırlığı süren yeni teşvik sistemiyle terörden etkilenen bölgelerde emek yoğun sektörlere, Uzakdoğu ülkelerine karşı rekabet gücü kazandıracak bazı destekler getirileceğini ifade etti. Terörden etkilenen bölgelerin yanı sıra belli derecelendirmelere bağlı olarak yatırımlardan nasibini alamayan diğer yöreleri de kapsam içine alan bir teşvik düzenlemesi bekliyoruz. Özellikle enerji ve istihdam konusunda cazip olanaklar sunulacağını tahmin ediyoruz. Böyle bir teşvik sistemi o bölgelerde yatırımlara hareketlilik kazandırır. Lojistik bağlantısı iyi olan Güneydoğu ve Doğu Anadolu kentlerinde yatırımlar hızla artabilir.

Mümkün mertebe yatırımcının güvenliğinin üst düzeyde olacağı, tarımın olmadığı yerler ön plana çıkacaktır. Çünkü tarım işçisi mevsim geldiği zaman işi bırakıyor. Bunun örneklerini Afyon ve Uşak’ta yaşadık. Konfeksiyon yatırımı yapmak zor değil ama kalıcı işçi getirmek önemli. Bu konuda Adıyaman güzel bir örnektir.”

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından 13 Ocak’ta düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada yeni teşvik sistemini dörde ayırdıklarını, bölgesel teşvik sisteminde 4 olan bölge sayısının 5-7 civarında planlandığını belirterek Türkiye’de çok geri kalmış, terör konusunda sıkıntı yaşayan bölgeler için de özel bir sistem getirdiklerini, emek yoğun sektörlerde Çin, Hindistan, Bangladeş, Vietnam’a karşı haksız rekabeti giderecek düzenlemelerin de bu kapsamda açıklanacağını ifade etmişti.

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, gelişmekte olan ülkelerin kendi iç pazarlarını, Türkiye’nin koruduğundan çok daha fazla gümrük oranlarıyla koruduklarını belirtti.

DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, tekstil ve konfeksiyon sektörü temsilcileriyle Dış Ticaret Müsteşarlığında bir araya geldi.
Bakan Çağlayan, toplantının başında gazetecilere yaptığı açıklamada, tekstil ve konfeksiyon sektörünün Türkiye için önemli olduğunu söyledi. Sektörün ihracatının 2009 yılında 19,3 milyar dolar, 2010 yılında ise 21,8 milyar dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Çağlayan, 2009 yılında 8,4 milyar dolar olan ithalatın ise 2010 yılında 11,9 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.

Rekabete olumsuz etki

Çağlayan, sektörün 2009 yılında 10,8 milyar dolar, 2010 yılında 9,8 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdiğini anlattı.
Özellikle 2005 yılında dünya genelinde kotaların kalkmasıyla birlikte Türkiye’nin, Çin ve Uzakdoğu menşeli tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin baskısına uğradığını hatırlatan Bakan Çağlayan, bunun da Türkiye’deki üreticileri rekabet noktasında olumsuz etkilediğini söyledi. Türkiye’de sektörün 1995 yılından itibaren sahip olduğu rekabet avantajının, bu şekilde bir dezavantaja dönüşmeye başladığını belirten Çağlayan, bunun sonucunda sektörün ciddi manada sıkıntıya uğradığını, talep daralması yaşandığını, bazı fabrikaların atıl duruma düştüğünü kaydetti.

Toplantılar sürecek

Tüm görüş ve önerileri dikkate alacaklarını belirten Çağlayan, şöyle devam etti:

“Özellikle bir geçiş dönemi verilmesi konusunda firmalarımızın talebi var. Farklı farklı görüşler var, bunları mutlaka dikkate alacağız. Yine ihracat kaydıyla yapılan ithalat konusunda işlemlerin aksamaması noktasında gerekli tedbirleri mutlaka ele alacağız. Dahilde işleme rejiminin kapsamı, yeniden bu toplantıda değerlendirilecek. Dahilde işleme rejimi kapsamında bu sistemden yeterince faydalanamayan ama son derece öneme haiz olan gerek Osman Bey gerek Laleli gerek Merter’deki konfeksiyon üretici arkadaşlarımızın da bundan olumsuz etkilenmemesi için çalışma yapacağız. Buradaki irili ufaklı atölyelerimizin de işletmelerimizin de bu gelişmelerden olumsuz değil, bilakis onların yatırım üretim istihdamını ve ihracatını daha fazla artıracağı önemli tedbirlerin konuşulacağı bir toplantı yapacağız.”

–Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, ihracatta eksen kayması olmadığını, ilköğretimde öğretilen Türkiye`nin jeopolitik konumunu en iyi şekilde değerlendirdiklerini vurguladı. `Her pazarın ihtiyacına uygun ürünler sunarak, söğüt yaprağından düdük çıkararak ihracatımızı arttırıyoruz` diyen Çağlayan, bunun en çarpıcı örneğinin tavuk bacağı ihracıyla ihracatın artırıldığı Çin olduğunu belirtti.
– Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Temmuz`da ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 arttığına dikkat çekerek, 7 aylık artış oranının yüzde 13.1 olduğunu belirtti. İhracatta eksen kayması olmadığını ifade eden Çağlayan, ilköğretimde öğretilen Türkiye`nin jeopolitik konumunun en iyi şekilde değerlendirilmesinin söz konusu olduğunu vurguladı. Çağlayan, `Her pazarın ihtiyacına uygun ürünler sunarak, söğüt yaprağından düdük çıkararak ihracatımızı arttırıyoruz` dedi.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, TİM`in açıkladığı Temmuz ayı ihracat rakamlarını değerlendirdi. Temmuz`da ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 arttığına dikkat çeken Çağlayan, 7 aylık artış oranının yüzde 13.1 olduğunu vurguladı. Almanya`ya da, Çin`e de, ABD`ye de, Romanya`ya da, Suriye`ye de önemli ihracat artışı sağlandığını belirten Çağlayan, `Global krizde rekabet şartları değişirken hem ihracatın yüksek olduğu ülkelerde ihracat artışı sağlamayı, hem de yeni ülkeleri ihracatın yıldızı yapmayı hedefliyoruz. Dünya ticaretinden daha fazla pay almanın yollarını arıyoruz. Bu, eksen kayması değil, ilköğretimde öğretilen Türkiye`nin jeopolitik konumunun en iyi şekilde değerlendirilmesidir` diye konuştu. Çin`e olan ihracatın yedi aylık dönemde 1 milyar 263 milyon dolar seviyesine ulaştığına işaret eden Çağlayan, bu değerin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 80 daha fazla olduğunu vurguladı. 2009 yılında ilk yedi aylık dönem ihracatta 25. sırada bulunan Çin`in, bu dönemde 15`inci sırada yer aldığını bildiren Çağlayan, ortaya çıkan bu gelişmenin Çin`in ihracattaki sıralamasın olumlu seyrinin yanı sıra şimdiye kadarki Türkiye`nin ihracatındaki en yüksek seviyeyi işaret ettiğini kaydetti. `Her pazarın ihtiyacına uygun ürünler sunarak, söğüt yaprağından düdük çıkararak ihracatımızı arttırıyoruz` diyen Çağlayan, bunun en güzel örneğinin de Çin`e olan ihracat olduğunu kaydetti.
-ÇİN`E TAVUK AYAĞI İHRAÇ EDEREK İHRACATI ARTIRDIK-
Tavuk ayağını Çin`e göndererek ihracatın artırıldığını ifade eden Çağlayan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
`Bu 7 aylık dönemde geçen yıla göre fındık ihracatımızdaki artış yüzde 23 düzeyindedir. Bunun gibi madencilik, kimya, makine, otomotiv, tekstil gibi sektörlerde de geçen yıla göre önemli artışlar görülmektedir. Geçen yıl 7 aylık ihracatımızda 1 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirdiğimiz ülke sayısı 16 iken bu dönem 20 olmuştur. Bu dönemde geçen yıl 1 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirdiğimiz 16 ülkede sağlanan ihracat artışı 3.6 milyar dolardır. Geçen yıl ihracatımızda önemli bir paya sahip bu ülkelerde ihracatımız artarken bu yıl Çin, Libya, İsrail, Belçika ve Suriye de 1 milyar doların üzerinde ihracat yapılan ülkeler arasında yer almıştır. Hem ihracatınızın en yüksek olduğu ülkelerde ihracat artışı sağlamaya, hem de yeni ülkeleri ihracatımızın yıldızı yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca diğer ülkelerde de daha fazla pay almanın yollarını arıyoruz. Güçlü olduğumuz pazarlarda daha fazla ihracat yapmanın yollarını ararken yeni pazarlarda da tutunmanın, güçlenmenin çabasındayız. Bu gelişmeler, eksen kaymasından değil ilköğretimde öğretilen ülkemizin jeopolitik konumunun hükümetimizce en iyi şekilde değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. İhracatımızdaki bu gelişmeler başta ihracatçılarımızın girişimleri olmak üzere hükümetimizin sağladığı siyasi ve mali istikrarın yanı sıra gerek ticari ve gerek politik diplomasının başarıyla bütünleşmesinden kaynaklanmaktadır.`
-BİR ÖNCEKİ AYA GÖRE İHRACAT ARTIŞI YÜZDE 2.2-
İhracatçı Birlikleri kayıtlarına göre; Temmuz`da ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 artarak 9 milyar 416 milyon dolar olduğunu vurgulayan Çağlayan, geçen aya göre ihracatın yüzde 2.2 arttığını vurguladı. TÜİK rakamlarına göre kesinleşen 6 aylık ihracatın, 2009 yılının ilk yarısına göre yüzde 14.9 oranında artarak, 54.8 milyar dolara ulaştığına değinen Çağlayan şu noktalara dikkat çekti:
`TÜİK`in 6 aylık kesinleşen ihracat rakamına Temmuz 2010 ihracatçı birlik kayıt rakamını eklediğimizde 7 aylık ihracatın 64.2 milyar dolara ulaşmıştır. Son 12 aylık ihracat rakamlarında ise 12 aylık ihracatımızın 110 milyar dolara ulaştığı görülmektedir. Bu da Orta Vadeli Programda belirlediğimiz 107.5 milyar dolar ihracat hedefine rahatlıkla ulaşacağımızın göstergesidir.`
-TARIM ÜRÜNLERİNDE İHRACAT ARTIŞI YÜZDE 10.7-
Temmuz ayı ihracatını sektörel bazda değerlendiren Çağlayan, Temmuz ayı Birlik kayıtlarına göre, tarım ürünlerindeki ihracat artışının yüzde 10.7, sanayi ürünlerindeki ihracat artışının yüzde 4.5 iken, madencilik ürünlerindeki artışın ise yüzde 32.1 seviyesinde olduğunu vurguladı. Çağlayan, ihracat içindeki ağırlıkları dikkate alındığında, Temmuz ayı ihracatında 2009 yılına göre yaşanan yüzde 6`lık artışa sanayi sektörünün katkısının 3.83 puan; tarım sektörünün 1.20 puan ve madencilik sektörünün ise 0.93 olduğunu kaydetti.
-ALMANYA`YA İHRACAT YÜZDE 17.3 ARTTI-
Temmuz ayında Almanya`ya ihracatın yüzde 17.3 artarak 1 milyar 27 milyon dolar seviyesine yükseldiğine ve en çok ihracat yapılan ülke olduğuna dikkat çeken Çağlayan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
`Almanya`yı sırasıyla 590 milyon dolarla İngiltere, 526 milyon dolarla İtalya, 525 milyon dolarla Irak ve 495 milyon dolarla Fransa takip etti. 2009 yılı Temmuz ayında 6. sırada yer alan Rusya`ya ihracatımız, Temmuz 2010`da yüzde 64.4 artmış ve payı yüzde 2.7`den yüzde 4.13`e yükselmiştir. Almanya`nın payı yüzde 9.9`dan yüzde 10.9`a, Irak`ın payı ise yüzde 4.8`den yüzde 5.6`ya (değer bazında yüzde 24.2 artışla) yükselmiştir. Her zaman güçlü pazarlarımızın başında yer alan Almanya`ya aylık ihracatımızın 1 milyar dolar üzerine çıkması bu ülkeye yılsonunda 10 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirebileceğimize işaret etmektedir. Kriz öncesi dönemde ekonominin büyüdüğü dönemde 2008 yılı Temmuz ayında 306 milyon dolar ihracatımız varken Temmuz`da ABD`ye ihracatımız 329 milyon dolar gerçekleşmiştir. ABD`de işadamlarıyla birlikte geçtiğimiz hafta yaptığımız temaslarla bu ülkeye ihracatımızda önemli artışların görülmesini bekliyoruz. Romanya`ya yedi aylık toplam ihracatımız geçen yıla göre yüzde 24 artışla 1 milyar 457 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu ülkeye otomotiv, konfeksiyon, kimya ve yaş meyve, sebze ihracatında önemli artışlar görülmektedir.

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, kurun ithalata etkisinin, ihracata etkisinden en az 10 kat daha fazla olduğunu bildirerek, “Kur ithalatı azdırıyor. Canavar. Ben üretime göre ihracat değil, ihracata göre üretim yapmalıyım“ dedi. 

Bakan Çağlayan, ABD`de Kaliforniya`nın Los Angeles şehrinden Teksas`ın Houston şehrine geçerken uçakta gazetecilerle sohbet etti.
2023 yılında 500 milyar dolar hedefini yakalamak için belirlenecek yeni ihracat strajesini ilkin Ekonomik Sosyal Konseye sonra da Bakanlar Kurulu`na sunacağını bildiren Çağlayan, kurun ithalata etkisinin ihracata etkisinden en az 10 kat daha fazla olduğunu, kurun ithalatı azdırdığını bildirdi.
Bakan Çağlayan, şunları söyledi:
“Los Angeles limanında teknede ihracat birlik başkanlarıyla görüştüm. Los Angeles gibi uzak pazarlara ulaşmadaki en büyük sorumuzun süre. Bu süreyi nasıl minimize ederiz. Burada, limanda antrepolar oluşturup ürünlerimizi bu antrepolarda depolayabiliriz. İlk pilot örneğini Los Angeles`da yapacağımıza inanıyorum. Dış Ticaret Müsteşarlığı lojistik biriminden, ihracat genel müdürlüğünden, ihracatçı birliklerinden oluşan bir heyet 1 ay içinde Los Angeles`a gelecekler. Antrepoda yer almak için 5 sektör belirledik. Bunlar, hazırgiyim, konfeksiyon ve tekstil, elektrikli makinalar, deri ürünleri ve ayakkabı, kimyasallar ve plastikler ile mobilya. Limanda büyük bir antrepo kurduktan sonra ihracatı ciddi manada artıracağımızı sanıyorum. Çin, Güney Kore böyle yapıyor.
Ekonomik Araştırmaları Değerlendirme Genel Müdürlüğü vardı. Buraya bayan genel müdür getirdim. 15-16 da personel verdim. Proaktif olacaksınız dedim. İhracat odaklı üretim stratejisini, girdi tedarik stratejisini, avro-dolar dalgalanmasının, avro ve doların ayrı ayrı değer kaybetmesinin bizim ihracatımıza etkilerini tespit ettirdim. Bu birim inanılmaz raporlar hazırlıyor.
Merkez Bankası ile de görüşüyorum. Kurun ithalata etkisi, ihracata etkisinden en az 10 kat daha fazla. Kur ithalatı azdırıyor. Canavar. Parite düşerse ne olur? Hangi sektöre, hangi ülkelere etkisi olur değerlendirdik. Bir kez ithalatın yüzde 60`ı dolar, ihracatın yüzde 48`i avro. En büyük pazarım Avrupa`ya ihracatımın yüzde 78`ini avro ile yapıyorum. Bunlar hesap kitap işi. Ben üretime göre ihracat değil, ihracata göre üretim yapmalıyım.“

`Bitti` denilen tekstil ve hazır giyim sektörü, yüzde 100 kapasiteyle çalışıyor; hatta siparişleri karşılayamama endişesi yaşıyor. 2010`daki yüzde 15`lik büyüme hedefi, `Tekstil bitmedi, İtalyan tekstili gibi yeni bir yola girdi` dedirtiyor

 

`Yolun sonuna geldi` denen `lokomotif`in yeni rotası
Özellikle 1 Ocak 2005`te Çin`in Dünya Ticaret Örgütü`ne (DTÖ) üye olmasıyla tüm dünyada üretim ve ticarette büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamaya başladık. Türk tekstil sektörü de bu gelişmelerden en çok etkilenen alan oldu. Bu süreçte teknolojisini yenilemeyen, yönetim anlayışını geliştiremeyen ve bir marka imajı oluşturamayanlar birer birer döküldü. Hatta 2005`lere doğru yaprak dükümü hızlandığı için bir ara, `Tekstil bitti` gibi laflar edilmeye başladı.

Yaşanan bu kargaşanın üzerine bir de 2008`de baş gösteren küresel kriz gelince sektörde `Her şeyin sonuna gelindi` düşüncesi ağırlık kazandı. Çünkü bu süreçte iflas ertelemesinde bulunan firmaların büyük çoğunluğu tekstil ve hazır giyimdendi… Türkiye genel ekonomi için 2010`da yüzde 3,5`luk bir büyüme öngörüyorken bitti denilen bir sektörün aynı yıl için yüzde 15`lere varan büyüme hedeflemesi ne anlama geliyor? İşte biz de bu kritik sorunun peşine düştük. Sektör aktörlerini dinledik ve dünya çapında bir tekstil kümelenmesi olan Bursa`nın nabzını tuttuk, Denizli`de incelemelerde bulunduk. Sonuç olarak tekstil ve hazır giyimin Türkiye`de yolun sonuna gelmediğini ve yeni bir sürecin başında olduğunu gözlemledik. TekSTİL`den TürkSTİL`e geçişin detaylarını ilerleyen günlerde sizlerle paylaşacağız.
* * *
Türkiye`de tekstil üretiminin Selçuklular döneminde başladığı belirtiliyor. İlk dönemlerde elle dokunan ve Avrupa`ya ulaşan Türk kumaşlarının büyük beğeni topladığı kaydediliyor. Kumaş dokumacılığı Osmanlılar döneminde de gelişimini sürdürmüş, ancak Avrupa`da endüstri devrimi sonrasında makinelerle dokunan kumaşların Osmanlı coğrafyasına yoğun bir şekilde girmesiyle durum tersine dönmüştü. Osmanlının el yapımı kumaşları zamanla yerini Avrupa`nın makine ürünlerine bırakmış ve el yapımına dayalı üretim iflas etmişti. Cumhuriyet sonrasında makine gücüne dayalı üretime yönelen Türkiye, 1933`lü yıllarda ülkedeki ilk endüstri dalı olarak tekstil sektörünü kurmaya yönelmişti. Önce kamu daha sonra da özel sektör firmaları iplik, dokuma ve terbiye işletmeleri kurulmuştu.
ÖZAL`LA DIŞA AÇILMIŞTI
1980`lere kadar daha çok iç piyasaya üretim yapan sektör, Turgut Özal`ın açılım rüzgarı ile yönünü dışa döndü ve hızla büyüdü. Bilen, bilmeyen herkes tekstile girdi. Çünkü bu işi yapanlar iyi arabaya biniyor, iyi evlerde oturuyor ve çocuklarını özel kolejlerde okutuyordu. Yaptığı ihracat ve sağladığı istihdamla `Ekonominin lokomotifi` ünvanını kazanan sektör, 1990`lardan sonra markalaşmayı gündemine aldı. Çünkü fason üretim yaptığı Avrupalıların marka değeriyle ne kadar kazandığını görüyordu. Üretim yaptığı dünya markaları sayesinde üretim, yönetim ve pazarlama deneyimini geliştirenler, bugün kendileri de bir marka olarak öne çıkıyor. Ancak sadece üretici modunda kalanlar için vakit artık çok geçti. Çünkü global anlamda devir tekrar değişiyor, roller yeniden belirleniyordu.
İŞSİZLİĞİN İLACI BURADA
Bir zamanlar batıdan gelen makine teknolojisiyle rekabet edemediği için el yapımı tekstil sektörünü tasfiye eden Türkiye, bu sefer Uzakdoğu`dan, Çin`den gelen ucuz ürünlerle zora girmişti. Çünkü 1 Ocak 2005`te Çin`in Dünya Tiaret Örgütü`ne üye olmasıyla tüm dünya üretim ve ticaretinde büyük bir dönüşüm yaşamaya başlandı. Üretim ve ticaretin kuralları yeniden yazılıyordu. 2005 sonrasında uygulanan düşük kur ve yüksek faiz politikası, ihracatçı sektörü iyice zorladı. Buna bir de 2008 küresel krizi eklenince dökülmeler başladı. Bu kargaşa ortamında bir ara, `Tekstil bitti`, `Türkiye tekstilden çıkıp başka sektörleri öncelemeli` gibi söylemler dile getirilmeye başlandı, hem de üst perdeden… Ancak yeni açıklanan istihdam rakamları ve tekstilde başlayan hareketlilik, bu sektöre yönelik tutumları yeniden ele almayı zorunlu kıldı. Çünkü bu sektörün küçülmesiyle Türkiye`de resmi işsizlik yüzde 14`lere çıktı.
İTALYA MODELİ
Fakat 5 milyon işsiz gence ilk umut ışığını da yine tekstil ve hazır giyim sektörü yaktı. İlk çeyrek ihracatında ortalama yüzde 15`lere yakın bir büyüme kaydeden ve 2010 için de aynı trendin süreceği beklentisinde olan sektördeki bu hareketlilik, `Tekstil bitti` diyenleri mahcup etti. Peki Türkiye genel ekonomi için 2010`da yüzde 3,5`luk bir büyüme öngörüyorken bitti denilen bir sektörün aynı yıl için ortalama yüzde 10 büyüme hedeflemesi ne anlama geliyor?
YENİ BİR SÜRECİN BAŞLANGICI
İşte biz de bu kritik sorunun peşine düştük. Sektör aktörlerini dinledik ve dünya çapında bir tekstil kümelenmesi olan Bursa ve Denizli`de incelemelerde bulunduk. Sonuç olarak tekstil ve hazır giyimin Türkiye`de yolun sonuna gelmediğini ve yeni bir sürecin başında olduğunu gözlemledik.
Sektörün İtalya`da yaşadığı doğal sürecin bir benzeri ülkemizde gerçekleşiyor. Tekstilden çıktığı belirtelen İtalya`nın bu sektörden yılda 60 milyar dolar katmadeğer üretmesini örnek alan Türkiye, kendine yeni bir yol haritası çiziyor. Değişen dengeleri okuyabilenler kendine yeni rotalar oluşturuyor. Eski usulde devam edenler ise saf dışı kalıyor.
Buna Türkiye`nin tekstilde duayeni denilenler de dahil.
`Battık, batıyoruz` söylemi sektöre büyük zarar verdi
Klasik ağlayan tekstilci söyleminin sektöre büyük zarar verdiğini belirten İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği(İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, sektörde krizin 2007`de başladığını söyledi. 2009`un yarısından sonra durumun olumluya döndüğü bilgisini veren İsmail Gülle, şöyle devam etti: `Battık, batıyoruz` söylemleri, hem sektörün imajına hem de sektöre zarar verdi. Bankaların kredi kararlarında etkili oldu. Bu süreçte kapanan ve sektörden çıkanlar oldu. Sektör aslında 2005`ten beri sürekli küçülüyor. Özellikle iplik alanında büyük elenme oldu. Yaklaşık 200 fabrika kapandı. Bunlar, TL`nin değerli olmasıyla ithalata karşı rekabet edemedi. Yeni yatırımlar da yapılmadı.`
FİRMALAR FUL KAPASİTE ÇALIŞIYOR
`Şubat ayında da yüzde 28`lik bir artış var. En büyük pazarımız olan Rusya`da da bir canlılık var. 2010`un da sektör adına çok olumlu geçeceğine inanıyoruz. Yüzde 20-25`lik bir artış bekliyoruz` diyen İsmail Gülle, ayakta kalan firmaların ful kapasite çalıştığını vurgulayarak şöyle devam etti: `Yapılan dampingler ve ithalat pahalı nedeniyle sektör yoğun bir şekilde çalışıyor. Eskiden yüzde 60-70 kapasite ile çalışılıyordu, şimdi yüzde 100 kapasite ile gelen talebe cevap verilecektir.`
Fırsat penceresi açıldı
Küresel kriz sürecinde varlığı daha iyi hissedilen Komşu ve Çevre Ülkeler Açılımı, tüm sektörlerde olduğu gibi tekstil sektörü açısından da yeni bir fırsat penceresi oldu. Krizin etkilerinin azalmasıyla sektördeki hareketlilik, `Her şeyin sonuna gelmek` yerine `Yeni bir başlangıç`ta olunduğu hissini uyandırmaya başladı. Türkiye`nin en kadim sektörlerinden olan ve uzun süre `Lokomotif` olarak tanımlanan tekstil ve hazır giyim, yeni bir ufka yöneliyor.
Kalbi kırık tekstilciye bakan morali
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, TGSD`nin organizasyonuna katılarak, bir zamanlar `Bitti` denilerek kalbi kırılan tekstilcilerin gönlünü aldı. Tekstil, hazır giyim ve otomotiv sektörünün Türkiye ihracatının lokomotifi olduğunun altını çizen Çağlayan, şöyle konuştu: `Tekstil ve hazır giyim sektörü Türkiye`nin gözbebeğidir. Bunu üzerine basa basa söylüyorum. Zaman zaman yapılan spekülasyonlar olsa da siz onlara aldırış etmeyin. Tekstili gözden çıkarmak demek, insanın gözünü çıkarması demektir.` Çağlayan, bu açıklamalarıyla tekstilcinin kalbine su serpti, özgüvenlerini tazeledi.
TGSD`yi bile iyimser olmaya yönelten süreç
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği(TGSD), son birkaç yıldır sürekli şikayet eden ve eleştirel yaklaşan tarzıyla dikkat çekiyordu. Bu durum, kendi sektöründe bile rahatsızlık oluşturmuştu. Hatta bir ara MOL`ün İcra Kurulu Başkanı Oktay Özdemir, Ahmet Nakkaş`ı ağlamak yerine çözüm üretmeye bile davet etmişti. Klasik tekstilci tarzını yansıtan Nakkaş`ın tutumunda belki kendi işinin kötüye getmesinin de etkisi vardı. Fakat TGSD`nin yeni başkanı Cem Negrin ve yönetiminin yaklaşımı, açıkcası bizi şaşırttı. Yeni yönetim, eskinin tam aksine bir görüntü veriyordu. Hatta `Yelkenleri şişirmek` gibi havaya bile girmişti.
İŞİNİ İYİ YAPAN ÇALIŞIYOR
2009`da yüzde 15 küçüldüğünü belirten Cem Negrin, şöyle devam etti: `Bu durum diğer sektörlere göre daha düşük bir seviye. Ocak-Şubat döneminde de ihracatı yüzde 20 artırdı. Sektörün rüzgarını daha da kuvvetlendirmek gerekiyor` dedi. Sektörün hâlâ gelecek taleplere cevap verebilecek kapasitede olduğunu vurgulayan Negrin, şöyle devam etti: `Şubat ayında yüzde 20 daha fazla ihracat yapabildiysek demek ki kapasite var. Eskiden beklide çok fazla kapasite vardı. Eskiden yüzde 60-70`lerle çalışılıyordu. İhracatta yüzde 20 artış var, demek ki kapasite ve çalışan fabrika var. İşini doğru yapanlar daha iyi çalışıyor.`
Ayakta kalanlara yapacak çok iş var
Tekstil ve hazırgiyim sektöründe kapasite düşüşünün abartıldığına dikkat çeken TGSD Başkan Yardımcısı Cevdet Karahasanoğlu, `Şu anda taşlar daha çok yerine oturdu` diyerek ayakta kalanların sektörde devamlılığı sağlayacağını kaydetti. Türkiye`den tekstil ve hazır giyim ürünleri alan İngiliz Tesco`nun Türkiye Alım Müdürü Esra Taşören de Avrupa`dan gelen talep artışını doğruluyor.
AVRUPA TÜRKİYE`YE DÖNDÜ
Sektördeki kapanmalara rağmen tedarikçi bulmada sıkıntı yamadıklarını dile getiren Esra Taşören, şöyle devam etti: `Bize göre de taşlar yerine oturdu. Çünkü bir sürü boyahane ve kumaşçı vardı, ancak belki uygunlukları yerinde değildi. Bu işin uzmanı değillerdi. Bu işi çok bilenler, kapasite artırımına gitti. Ocak`tan itibaren Avrupa müşterisi Türkiye`ye yöneldi ve krizde boşalan mağazasını doldurmaya yöneldi. İngiltere`den bakıldığında Türkiye`den alımlarda ortalama yüzde 25`lir bir artış var. Tesco`da bu yüzde 40`lara çıktı. Önümüzdeki sene de bu artışın aynı seviyede artması bekleniyor.`

Krizden çıkış hızında Avrupa ülkelerini geride bırakan Türkiye`de önümüzdeki döneme ilişkin beklentiler de yükseliyor. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye`de gerek üretimde, gerek yatırım, ihracat ve istihdamda molanın bittiğini ifade etti.

Türkiye Krizden çıkış hızında Avrupa ülkelerini geride bırakan Türkiye`de önümüzdeki döneme ilişkin beklentiler de yükseliyor. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye`de gerek üretimde, gerek yatırım, ihracat ve istihdamda molanın bittiğini ifade etti. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği`nin (TGSD) kriz sonrası global ekonomide yaşanan olumlu havanın Türk hazır giyim sektörüne daha fazla yansıması için büyük alım gruplarının üst düzey yöneticilerini, Dış Ticaretten Sorumlu Bakan ile bir araya getirmek için düzenlediği toplantıda konuşan Çağlayan, Dış Ticaretten sorumlu bakan olarak tekstil ve konfeksiyon sektörüne her zaman öncülük yaptım. Zaman zaman çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Siz onlara aldırış etmeyin. Tekstil konfeksiyon sektörünü gözden çıkaramayız. Siz bizim göz bebeğimizsiniz. İnsan kendi gözünü çıkarır mı? dedi. Çağlayan, geçen yıl yapılan 102.2 milyar dolarlık ihracatın 19.3 milyar dolarını tekstil sektörünün gerçekleştirdiğini de ifade etti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre mart ayında ihracat, 2009 yılının aynı ayına göre yüzde 34,34 artışla 9 milyar 569 milyon 397 bin dolar seviyesinde gerçekleşti. 

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan`ın da katıldığı Kahramanmaraş`ta düzenlenen basın toplantısında TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, mart ayı ihracat rakamlarını açıkladı.
Büyükekşi`nin verdiği bilgiye göre, bu yılın ilk üç ayında ihracat yüzde 22,36 artışla 25 milyar 686 milyon 32 bin dolar oldu.
Son 12 aydaki ihracat rakamı ise yüzde 13,21 düşüşle, 101 milyar 777 milyon 88 bin dolar olarak gerçekleşti.
Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Mart ayında ihracatın yüzde 34,34 artışla 9 milyar 569 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıkladı.
Mart ayı ihracat rakamları Devlet Bakanı Zafer Çağlayan`ın da katılımıyla Kahramanmaraş`ta açıklandı.
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, yaptığı konuşmada, ihracat konusunda belli birikimi olan ancak 1 milyar dolar eşiğini geçmemiş şehirlerin bulunduğunu ve bu şehirlerde ortak akıl toplantısı düzenlediklerini bildirdi. Bu toplantılarla kalkınma stratejilerini ve ihracat yönelik hedeflerini belirlemeye çalıştıklarını kaydeden Büyükekşi, hazırladıkları raporlarla şehirlerin 2023 ihracat hedefinin netleştiğini ifade etti.
Ülke olarak Şubat ayında yüzde 20,3 ihracat artışı yakaladıklarını ifade eden Mehmet Büyükekşi, şöyle konuştu:
“Bu ayda Güney Kore`nin ihracatı yüzde 17`de, Brezilya`nın yüzde 13 Hindistan`ın ise yüzde 12`de kaldı. Bu yılın ilk üç ayında ihracatımızda yakaladığımız artış bizi son derece sevindirdi. Özellikle büyük pazarlarımızda yaşadığımız yükselişle moral buluyoruz. En çok ihracat yaptığımız 30 ülkenin 27 tanesinde ihracat artışımız var. İlk üç ay sonu itibariyle pazarlarımıza bakıyoruz Avrupa pazarındaki ülkelerde ciddi artışlar var. Almanya yüzde 15, İtalya yüzde 35, Fransa`ya ve İngiltere`ye yüzde 37, İspanya`ya yüzde 49, Romanya`ya yüzde 28 ve İsveç`e yüzde 40 ihracat artışı sağladık. Yakın ve komşu pazarlarda da ciddi artışlar var. Rusya`ya yüzde 21, İran`a yüzde 30, İsrail`e 42, Suudi Arabistan`a yüzde 35, Suriye`ye yüzde 27, Türkmenistan`a yüzde 59, Ukrayna`ya yüzde 29 ihracat artışı sağladık. Uzak pazarlarımızda da ciddi artışlar kaydettiğimiz ülkeler var. Singapur`a yüzde 467, ABD`ye yüzde 16, Çin`e yüzde 116 ihracat artışı sağladık.“
İhracat ile büyüme arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu anlatan Büyükekşi, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aynı şekilde ihracat ile istihdam arasında da doğrudan bir ilişki var. Geçen senenin son çeyreğinde hep ihracat artışları açıkladık, dün açıklanan son çeyrek büyüme rakamları bunu teyit etti. Bu senenin ilk çeyreğinde iki haneli ihracat artış rakamları açıklıyoruz. Bunun istihdam ve büyüme üzerinde ciddi bir etkisi var. İhracat arttıkça istihdam ve büyüme artıyor. 2010 yılının ilk çeyrek rakamları açıklandığında ciddi iyileşmeler göreceğiz. Büyüme de ilk çeyrekte iki haneli artış bekliyoruz, istihdam da iyileşme bekliyoruz. İstihdam sorunu çözmede ve büyümede ihracat kuvvetli bir araçtır. Bu aracın etkili bir şekilde kullanılması için de ihracatın desteklenmesi gerekiyor. Çünkü ihracat geçtiğimiz 7 yılda olduğu gibi yine büyümenin ve istihdamın motoru olacak.“
Mart ayında ihracatın geçen aynı ayına göre yüzde 34,34 artışla 9 milyar 569 milyon dolar olarak gerçekleştiğini belirten Büyükekşi, “2010 yılının ilk üç ayındaki ihracatımız yüzde 22,36 artışla 25 milyar 686 milyon dolar olurken son oniki aydaki ihracatımız ise 101 milyar 777 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Böylelikle ihracatımızdaki artış ivmesinin kalıcı hale geldiği teyit edilmiş oldu. Bu artışın önümüzdeki aylarda da istikrarlı bir şekilde devam edeceğini tahmin ediyoruz“ şeklinde konuştu.
Mart ayında Şubat ayına oranla yüzde 16,3`lük artış olduğunu vurgulayan Büyükekşi, “Mart ayında 1 milyar 794 milyon dolar ihracat gerçekleştiren otomotiv sektörümüz liderliğini sürdürürken, hazır giyim ve konfeksiyon sektörümüz 1 milyar 244 milyon dolarla ile en fazla ihracat yapan ikinci, Demir Çelik sektörümüz ise 1 milyar 42 milyon dolar ile üçüncü sektörümüz oldu. Tarım sektörlerimiz Mart ayında 1 milyar 232 milyon dolar ihracatla toplam içinde yüzde 12,88 pay alırken sanayi sektörümüzün payı 8 milyar 95 milyon dolar ihracat ile yüzde 84,6, madencilik ürünlerinin payı ise 242 milyon dolar ile yüzde 2,53 oldu. Mart ayında en fazla ihracat artışı yüzde 110,58 ile kesme çiçek sektörümüz, yüzde 75 ile kimyevi maddeler ve mamulleri sektörümüz ve yüzde 66,67 ile madencilik sektörümüz yakaladı“ ifadelerini kullandı.