Ana Sayfa TekstilDünya Avrupalıları bekletmekten büyük mutluluk duyuyorum

Avrupalıları bekletmekten büyük mutluluk duyuyorum

tarfından Admin
6 Dakika Yaklaşık okuma süresi

10-15 yıl önce en büyük handikapım Türk olmaktı. Avrupalılar bize hırsız gözüyle bakıyorlardı. Bu firmalar şimdi benim fabrikama, lojistik merkezime gelerek mal satmak istiyor. Bana o zaman randevu vermeyen firmalardan ahımı çıkarıyorum, onları bekletiyorum ve çok büyük mutluluk duyuyorum. Allah`a şükürler olsun. O günden bu günlere geldik.


ASKON`un (Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği) düzenlediği `Tecrübe Aktarımı` konulu konferans Kiğılı Giyim Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı`nın konuşmacı olarak katılımıyla gerçekleşti.



Abdullah Kiğılı öğrenciliğinden başlayarak günümüze kadarki hayat hikayesini anlattı. Bu hikaye aslında Türkiye ekonomisinin de bir özetiydi sanki. Fakat Kiğılı birçok başarı hikayesindeki gibi kendini ön plana çıkarmaktansa, olayları kronolojik bir anlatımla ülkede cereyan eden olaylarla da ilişkilendirerek bir tahlil yapıyordu. Elbette çalışkanlık, azim, sebat önemli şeylerdi. Fırsatları değerlendirmek de önemliydi ama en önemlisi Allah`a inanmak ve haramdan korkmak, alınterinin kutsallığına inanmak her şeyden önce geliyordu onun için.



Öğrenci iken de çalışıyordu



Şimdi Abdullah Kiğılı`nın konuşmasına geçelim ve kendi ağzından dinleyelim:



`Ben öğrenci iken her sabah önce 7-7.30`da dükkanı açıyorum. Daha sonra personele bırakıyordum işleri. Ondan sonra okula gidiyorum. Akşam gelip hasılatı topluyorum. Bu durum 6 ay devam etti. 1961`de mezun oldum. Babam sıhhati dolayısıyla işe bakamaz hale geldi ve idareyi bana bıraktı. Böylece iş hayatına atıldım. Bir süre çalıştıktan sonra askere gittim, geldikten sonra yine işin başına oturdum.



1960`lı yıllar ilk tecrübeler



Kumaşa artık parmaklarımın ucuyla dokunmaya başladım. O zamanlar hazır giyim yoktu. Her şey ısmarlamaydı. Her taraf kumaş mağazaları doluydu ve inanılmaz işler yapardı. Her şey terzilere yaptırılırdı. Sokak aralarında, mahalle aralarında ünlü terziler bulunurdu ve dikim işleri bunlara yaptırılırdı. 1965 yılında kumaş işini kavradıktan sonra yurtdışında fuarlara gitmek nasip oldu. Kumaş ve hazır giyim fuarlarını gördüm bu sayede. Buralara gittikçe ufkum açılmaya başladı.



Soyadı markası oldu



Daha sonra gömlek üzerine bir araştırma yapmaya başladım. Çünkü kumaş satarken, erkekler bunun içine bir de gömlek giymek zorundaydı. O zamanlar üç renk var. Beyaz, mavi, krem. Yakalarda kolacılarda sertleştiriliyordu. Tela falan yoktu. Çok az gömlek diken vardı ve hepsi Rumdu. Beyoğlu`nda bir ara sokakta Arşak usta vardı. Araya adamlar koyarak buna piyasadan yüzde 15-20 daha fazla fiyata gömlek diktirmeye başladım. Marka koymamız lazımdı. O zaman gittiğim fuarlarda gördüğüm hep, sahiplerinin ya ismi veya soyadı konuyordu. Bizim soyadımız ise zor söyleniyordu. Ama sonuçta yine Kiğılı dedik. 42 yıldan beri Türkiye`nin çok çeşitli yerlerinde var olduk. Hayatım boyunca hep bildiğim şeyi yaptım. Kumaş işinden çok iyi anlarım. Sağ tarafıma sol tarafıma ayrı ayrı kumaş koyun, parmak uçlarımla bunların kompozisyonunu size söylerim.



Genç yaşta bir kurtla ortak oldu



26-27 yaşında Beymen`in ortağı oldum. Hayalim İstiklal Caddesi`nde dükkan açmaktı. Babam muhafazakar bir aileye mensuptu. O zamanlar İstiklal Caddesi barlar, pavyonlarla dolu idi. Bizimde buralara takılıp yoldan çıkacağımızı sanırdı. Ben ailemden gizli olarak 1969 yılında 175 bin lira hava parası vererek, 7 bin lira kira ile şimdiki Kiğılı mağazasının olduğu yeri tuttum. Mağazayı hazırlayıp bir de kurban getirdik. Babamı da açılışa alıp geldim. Babam mağazayı gördükten sonra anneme dedi ki: Bu oğlan parayı batırıyor, bizim durumumuz felakete gidiyor. Allah`ın yardımıyla 6 ayda verdiğimiz paraları çıkardık. Hem kumaş mağazası açtık, hem de hazır giyime başladık. Gömlek, pantolon, takım elbise üretimine başladık. 1970`li yıllarda atölyecilik hızla gelişmeye başladı. Bir ara bir telefon geldi. Osman Boyner seni arıyor dediler. Yani Cem Boyner`in babası Altınyıldız`ın sahibi. Beni çağırdı. Görüşmeye gittim. Dedi ki: `Beymen diye bir mağazayla takım elbise fabrikası kurduk. Elbiseler hazır, satacak bayi arıyoruz. Altınyıldız`ın bayileri içinde en iyilerinden birisi sensin. Sana bayilik veriyorum.`



Elbiseleri görmeye gittim. Avrupa`dakilerden daha güzel. Makul fiyatlarda anlaştık. Reklam da yapıldı. Satışlar 2-3 kat arttı. Bir sene sonra beni tekrar çağırdı Osman Boyner. Bu sefer ortaklık teklif etti. Nasıl olacak dedim? Yüzde 40 sen, yüzde 60 ben dedi. Beymen mağazalarına ortak oldum böylece. 30 yaşındaydım.



Enflasyonlu yıllar



O zamanlar enflasyon yüzde 100 civarında. Ama kimse ne olduğunu bilmiyor. Her 10 günde bir fiyatlar artıyor. Diğer taraftan öyle bir tüketim var ki, her şey satılıyor. İyisi de kötüsü de satılıyor. Ama yerine koymak istediğinde daha pahalı koyuyorsun. Daha sonra anlamaya başladık ki, sene içinde çok para kazanmış gibi görünüyorsun ama, sene sonuna geldiğinde o kadar büyük enflasyonun içinde hayali paralar kazanmışsın. Ne kadar kar edersen et; mevcut sisteme yetişemiyorsun. Fiyatlar katlanarak gidiyor. 1980 yılında Osman Boyner`den ayrıldım. Kendi konfeksiyon fabrikamı kurdum.



Özallı yıllarda ihracata yüzde 35 vergi iadesi verildi. Bizim de Avrupa`da bağlantılarımız vardı ve buralara ihracata başladık. Dünyanın önemli markalarına hizmet edebilmek için çok az karlarla çalıştık. Bu arada Anadolu`da da 400`den fazla mağazaya mal veriyorduk Kiğılı markası altında. Maalesef Anadolu esnafı şansını hiçbir zaman iyi kullanamadı. Hep günlük düşündü, kendini geliştirmedi, mağazasını yenilemedi.



1990`lardan sonra faizler yükseldi ve repo sistemi yayıldı. Bununla birlikte ahlak da bozulmaya başladı. Bankadaki para, para kazanıyordu. 2000`li yıllara kadar devam etti bu durum. Şirketlerin aktif hanelerinde, alınterinden kazanılmayan, faizden kazanılan bilançolara, bana göre helal olmayan paralar girmeye başladı. Faizin girdiği hiçbir yerde bereketi göremedim. Ahlakın bozulduğu yerde de ödememe alışkanlığı baş gösterdi. Çeklerde senetlerde büyük miktarda geri dönmeler başlayınca oturup düşündük. Yoksa mağazacılığa en son bakan kişiler imalatçılardır. Bir sıkıntımız yoktu. Yaptığımız malı satıyorduk zaten. Baktık ki paralar batıyor, alışveriş merkezleri de yeni yeni kuruluyordu. Galeria ilk kurulandı. Derken, Carousel, Akmerkez, Capitol açıldı. Biz de buralarda yerimizi almak zorunda kaldık. Artık zincir mağazalar açmaya başladık. 2001 krizinde 15 mağazamız vardı.



Kriz bizim önümüzü açtı… Çünkü?!..



Herkes pembe hayallerle büyük şeyler düşünmeye başladı. Ülke ciddi manada borçlanmalara girdi, yatırımlara girdi. Bir anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla dolar 680 binden 3 katına fırladı. Benim gayretimle Birleşmiş Mağazalar Derneği`nin kurulmasını sağladık. Böylece giyim sanayicileri de bir araya gelmiş oldu.



Bugün geldiğimiz noktada, çok şükür ben banka kredisi kullanmayan bir firmayım. 2001 krizinde bizim dış borcumuz yok, iç borcumuz yoktu. Faizi borcumuz yoktu. Önümüz apaçıktı. O zaman 15 mağazamız şimdi 95`e yükseldi. Kiğılı erkek giyiminde son dönemde çok muvaffak oldu. 2001 krizinde birçok insan işini, gelirini kaybetti. Bu sefer de arz var talep yoktu artık. 30 yıl herkes istediği malı istediği fiyata satıyordu. Şimdi bunun tersi oldu. Tüketici kral oldu artık. Kaliteyi artırmaya başladık. Yabancılar piyasamıza girdi.



1994 yılında Tansu Çiller bir imza atmış. Gümrük Birliği`ne katılmış. Bütün Türkiye`nin gümrük kapılarını her şeyiyle açmış. Bir yabancı çok rahatlıkla gelip şirketini kuruyor, mağazasını açıyor ertesi gün seninle rekabet edebiliyor. 10-15 yıl önce en büyük handikapım Türk olmaktı. Bize hırsız gözüyle bakıyorlardı. Bu firmalar şimdi benim fabrikama, lojistik merkezime gelerek mal satmak istiyor. Bana o zaman randevu vermeyen firmalardan ahımı çıkarıyorum ve çok büyük mutluluk duyuyorum. Allah`a şükürler olsun. O günden bu günlere geldik. Mesuliyetimiz çok daha arttı. Binlerce insanın yükü sırtımızda. Yabancılara karşı daha dik durmalıyız. İşimizi sevmemiz yetmiyor, aşık olmalıyız.`



Abdullah Kiğılı Kimdir?



İstanbulspor ve Fenerbahçe kulüplerinde, güre ve kayak ve futbol federasyonlarında yöneticilik yaptı.1997`de kısa bir dönem Futbol Federasyonu başkanlığı görevinde de bulundu. Ailevi kökeni Bingöl`ün Kiğı ilçesinden olduğu için Kiğılı soyadını aldılar. Orta ve lise öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi`nde bitirip, 1959 yılında Sultanhamam`da bir kumaş mağazasında iş hayatına başladı. 1965 yılında Kiğılı markasıyla gömlek



ve pantolon üretimine başladı. 1969`da İstiklal Caddesi`nde şimdiki Kiğılı mağazasını açtı, 1973`de Beymen-Beyoğlu mağazasına ortak oldu. 1980`de Kiğılı konfeksiyon fabrikasını kurdu. Bu tarihten itibaren Almanya ve Hollanda`ya erkek takım elbise üretimi yaptı. Ayrıca ürünlerini ülke genelinde 300 bayi aracılığıyla satar hale geldi. 1995`te toptan satışları kaldırdı ve mağazacılığa girdi. Ülke genelinde 95 mağazası bulunuyor.


 

Tekstil, Moda ve Teknoloji Güncellemeleri Direkt Posta Kutunuza Gelsin

Moda ve teknolojinin kesiştiği noktada, sizin için seçtiğimiz özel içerikleri almak üzere hemen kaydolun. Her hafta doğrudan e-posta kutunuza gelecek güncellemelerle kendinizi sektörün ön saflarında bulun!

Abone olduğunuzda, blog yazılarımız, özel içerikler ve özel etkinlikler hakkında size e-posta göndermemize izin vermiş olursunuz. Ancak, e-postalarda sağlanan abonelikten çıkma bağlantısına tıklayarak rızanızı istediğiniz zaman geri çekebilirsiniz.

İginizi Çekebilir

Yorum bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamıyorsanız devam edeceğimizi varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Onayla