Ana Sayfa TekstilDünya Ekonomik kriz ve tekstil sektörü

Ekonomik kriz ve tekstil sektörü

tarfından Admin
5 Dakika Yaklaşık okuma süresi

ABD’de başlayan kriz giderek büyüyor. Finans şirketleri ya batıyor, ya el değiştiriyor. Bankalar sallanıyor. Reel sektörü oluşturan firmalarda stoklar dağ gibi. İşsizlik artmış . Son bir yıl içerisinde işten çıkarılan 605 bin kişinin 287 bin kişisi son 3 ayda gerçekleşmiş. Yaşanan panik havası tasarrufu ön plana çıkarınca önce giyim kuşam yani tekstil sektörü darbe almış. Türk tekstilcisi ABD pazarını kaybettiğinden bu pazardaki olumsuz gelişmelerden etkilenmiş değil.
ABD’deki kriz Avrupa’ya sıçramış . Benzer sorunlar Avrupa’da yaşanmaya başlamış. Orada da finans kurumları, bankalar zor durumda. İşten çıkarmalar had safhada. Kriz alınan kurtarma tedbirlerine rağmen daha da büyüyor. Son Bir yıldır enflasyon artıyor.Tasarruf eğilimi burada da var ve ilk yansıması tüm dünyada olduğu gibi yine tekstil sektöründe öncelikli. ABD bir yana, Avrupa, tekstil sektörü için önemli bir pazar.
 
Doların etkisi
Çünkü Tekstil sektörü ihracatının yüzde 65’ini , hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ihracatının yüzde 80.1’ini Avrupa’ya yapıyor. Yatırımlarının ağırlıklı yüzdesi Avrupa menşeli makineler ve borçları euro ile. Zaten kriz öncesinde bu pazara yapılan ihracatta bir gerileme vardı. Şimdi bu gerileme daha da hızlanacak. Yükselen dolar ithalattan aldığı ucuz hammaddeli cazibeyi yok etmiş durumda. Uzak doğulu rakiplerinin para birimleri dolara endeksli. Bu noktada rekabet gücümüz olabilir şeklinde düşünenler yanılgı içerisindeler. Uzak doğudan Avrupa’ya giren mallar o kadar ucuz mallar ki, iç piyasada yükselen maliyetler dikkate alındığında avantaj gibi görünen bu durum dezavantaja dönüyor. Üstelik artan euro karşısında alıcı firmalar fiyat indirimi beklentisinde. Bu beklentinin kurduğu baskı her geçen gün artıyor ve Tekstil , hazır giyim ve konfeksiyoncularımız geçmişte direnemedikleri bu istekler karşısında yine çaresizler ve teslim oluyorlar. Öyle olunca artan Euro bir anlam ifade etmiyor.
Son aylardaki ihracat düşüşü devam ediyor. Son açıklanan sanayi üretimi rakamlarında tekstil ürünleri üretimi ağustos ayında yüzde 21.3 , giyim eşyası yüzde 13 düşmüş.
Bu gerileme imalat sanayi anlamında ihracat düşmesini de teyit ediyor. Geçmişteki bütün krizlerde yatırımlarına devam eden tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörleri son bir yıl içerisinde yatırım yapamamışlar. Bayram sonrası elektrik bedellerini ödeyemediklerinden çok sayıda firmanın elektriğinin kesildiğini duyuyorum. Artan döviz maliyet faktöründe sabit masraf niteliğindeki işçilik ve enerji giderlerini döviz anlamında düşürmüş görünse de elle tutulur bir fayda sağlamıyor. İç piyasadaki satışlar tasarruf anlamında tüketime olumsuz yansımış durumda. Banka kredileri iyice daralmış, hatta eski krediler geri çağrılıyor. Katıldıkları son fuarlardan ziyaretçi anlamında memnun dönen firmalar sipariş beklentisi içerisinde ama yaşanan kriz bu beklentiyi olumsuz kılacak korkusu hakim.
 
Kriz fırsata döner mi
Sektör bilenleri krizi değerlendirirlerken söylediklerine ne kadar inanıyorlar bilemiyorum ama olumlu konuşuyorlar. Gazetelerde “Tekstilciler krizi fırsata çevirecek” manşetleri var. Bazısı “hızlı üretim büyük avantaj” diyorlar. Artan kurlardan sonra “Bundan sonra fiyat tuttururuz” diyen de var, “karlılığımız artacak” diyen de yabancı markaların ithal edilen malları iç piyasada pahalılaşacağından “Döviz artışı bizim için bulunmaz fırsat” diyenler var.
“Krizi fırsata çevireceğiz” cümlesi öteden beri gıcık olduğum bir cümledir. Siyasetçisi de, iş adamı da yıllardır aynı cümleyi kurarlar ama ben siyasi olsun , ekonomik olsun daha hiçbir krizin fırsata dönüştürülebildiğini görmedim. Üstelik bu kriz diğerlerinden hayli farklı ve hacmi çok daha büyük. Laf ile peynir gemisi yürüseydi atalarımız yürütürlerdi. Yürütemediklerinden olsa gerek onlar da “Laf ile peynir gemisi yürümez” diyerek işin adını binlerce yıl öncesinden koymuşlar.
Türk tekstil ,hazır giyim ve konfeksiyoncusu zaten yıllardır “Hızlı üretim ve hızlı sevkıyat becerisi” sayesinde ayakta durur. Bu nedenle yaşanan kriz bu anlamda bir şey değiştirmiş değil. Hızlı üretim ve hızlı sevkıyat hammadde stoğu gerektiren bir yapıda stok maliyeti getirir. Avrupa krizi giderek daha sert hissettiğinde “hızlı sevkiyat” becerisini, daha az miktarlı mallara dönüştürerek küçük miktarlı ve uzun aralı repetelerle idare eder hale geldiğinde “hızlı üretim ve sevkiyat becerisi” şekil değiştirerek ‘’daha hızlı üretim ve daha hızlı sevkiyat becerisine” dönüşecek ve miktarlar düşecek. Azalan miktarlarda, çoğalan maliyetlerde bu beceriye cevap verebilmek daha da zorlaşacak. “Hızlı üretim ve sevkiyat büyük avantaj” diyenler bu değişimi de hesaplamalılar.
“Yüksek kurlarla fiyat tutturmamız kolaylaşacak karlılığımız artacak” diyenler, ucuz ithal imkanlarını kaybettiklerinin, iç piyasalarda hammadde fiyatlarının artacağının, yatırım mallarındaki dövizle borçlanmaları sonucu borç maliyetlerinin arttığının ve “fiyat indirin” baskıları karşısında çaresiz kalarak teslim olacaklarının da hesabını yapmalıdırlar. “Markalar için bulunmaz fırsat” diyenler Türk ürünlerini Avrupalı markalar karşısında alternatif görmenin ne denli yanlış bir düşünce olduğunu görecekler.
 
Öğretici bir kriz
Kısaca, küresel kriz çok kimseye bilmediği birçok yeni şey öğretecek . Dünya yanıp tutuşurken Hükümetin başı halen “Kriz gelip geçici, endişeye gerek yok” diyor. Hükümetin bakanı “Temel ekonomik göstergeler gayet iyi” şeklinde beyanat veriyor. Maliye bakanı “Reel sektöre kriz desteği vereceğiz” diyor. Bütün bunlar dillendirilirken ortaya ele avuca sığar bir yaptırım konulamadığı gibi nasıl bir destek düşündükleri konusunda da hiçbir işaret verilmiyor. Ama nasihat bol. Başbakan “Dövizle borçlanmayın, ayağınızı boyunuza göre uzatın” türünde hiç kimsenin aklına gelmeyecek (!) tavsiyelerde bulunuyor. Bulunuyor da “iş hayatınızı durdurun, oturduğunuz yerde oturun” anlamındaki bu tavsiyede iş hayatı, üretim, ihracat, ithalat, satış risk almadan, borca girmeden, nasıl yürütülecek nasıl istihdam korunacak, nasıl yeni istihdam sahaları açılacak o konulardaki değerli bilgilerinden yoksun kalıyoruz.
Oysa ABD olsun, Avrupa olsun ve diğer ülkeler olsun, bu ekonomilerde kurtarma paketlerinin biri gidiyor biri geliyor. Olmuyor yenileri oluşturuluyor. İşe yarıyor , yaramıyor ama devamlı bir çaba var.
Tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü reel sektör içerisindeki bir sektör. Hükümet kanadından kısa süre önce bu sektöre yönelik bir eylem planı açıklandı. Açıklandığı ile kaldı. Çünkü adı eylem planı olan paket hiçbir destek içermiyordu. Ama şimdi durum farklı. Adı destek planı olan o paket o günün şartlarında hazırlanmış ve günün şartlarına dahi cevap vermeyen bir paketti. Şimdi durum farklı. Hükümet yetkilileri her ne kadar küçümseler de büyük boyutta bir küresel krizin tam göbeğindeyiz.
O zaman bu ölçülerde ve bu ciddiyette konuşmak gerek. Reel sektöre destek verilecekse bu destek kriz şartlarında ve ciddiyetinde bir destek olmalıdır.


Şevket Sürek

Tekstil, Moda ve Teknoloji Güncellemeleri Direkt Posta Kutunuza Gelsin

Moda ve teknolojinin kesiştiği noktada, sizin için seçtiğimiz özel içerikleri almak üzere hemen kaydolun. Her hafta doğrudan e-posta kutunuza gelecek güncellemelerle kendinizi sektörün ön saflarında bulun!

Abone olduğunuzda, blog yazılarımız, özel içerikler ve özel etkinlikler hakkında size e-posta göndermemize izin vermiş olursunuz. Ancak, e-postalarda sağlanan abonelikten çıkma bağlantısına tıklayarak rızanızı istediğiniz zaman geri çekebilirsiniz.

İginizi Çekebilir

Yorum bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu konuda sorun yaşamıyorsanız devam edeceğimizi varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Onayla