ENGLISH
Hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe fuar sezonu başladı.
Geçen hafta içinde CNR Expo fuar merkezinde 10`uncu IF Fuarı açıldı.
IF Konsorsiyumu, İTKİB `in de işbirliği ile farklı mekanlarda bu fuarı 5 yıldır düzenliyor.
Geçen 5 yıllık sürede fuar öncekinden daha etkin, daha güzel olması gerekirken giderek bir gerileme içinde görülüyor.
Tabii iyi hazırlanmış, koleksiyonu olan, dizaynırı bulunan bir firma standının yanında hiçbir özelliği olmayan sıradan bir firma konuşlanınca bu gerileme kaçınılmaz oluyor.
Fuar şirketi daha çok yer satma hesabındayken, IF Konsorsiyumu katılımcı olsunda ne olursa olsun düşüncesinde devam ettikçe kalite düşecek ve bu gerileme daha da hızlanacak.
Yerli katılımcı sayısı azalırken, yabancı katılımcı sayısında artış var. Yabancı katılımcı sayısında artış var derken sakın ola ki onlarca ülkeden katılımcı var sanmayın.
Yabancı katılımcılardaki artışı sağlayan tek ülke Suriye . Onlar da, Türkiye `nin tekstil gücü ile Avrupa `ya açılma derdindeler. Bu nedenle fuara katılan 107 Suriyeli hazır giyim ve konfeksiyoncusu `Bize köprü olun Avrupa `ya açılalım` demişler.
IF fuarlarında bu tür köprü muhabbetleri hayli prim yapıyor olsa gerek.
Zira, 9`uncu IF Fuarı `na davet edilen Portekizli hazır giyim ve konfeksiyoncular için bizim tekstil bilenlerimiz de Avrupa `daki gücümüzü görmezlikten gelerek Portekizli tekstilcilerin peşine takılmış ve `Portekiz Avrupa `da ve Güney Amerika pazarlarında Türkiye `ye köprü olacak` mealinde açıklamalar yapmışlardı.
Fuardaki iki salon hariç diğerleri dökülüyordu.
İyi olarak gördüğüm iki salondaki katılımcılar da ürünlerini ön plana çıkarmak yerine standlarına önem verince yıllardır yaptıkları hataları tekrarladılar ve tabii ziyaretçiler de sergilenen ürünler yerine standlardan gözlerini alamadılar.
O iki salonu gezerken kendinizi bir an için bir Avrupa ülkesinde veya ABD `de bir fuarda sanabilirdiniz. Katılımcıların nerede ise tamamı kendilerine birer yabancı isim uydurmuşlar ve o isimleri `Marka` niyetine ön plana çıkarmışlar.
Aslında, alayı Türk firması, sadece marka diye kullandıkları isimler yabancı.
Oysa, dışarıdaki açılış töreninde Sayın Bakan ve tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün başkanları `Moda, marka yaratacağız` diye bangır, bangır bağırıyorlar, onlar bağırdıkça fuardaki yabancı isimler artıyor.
`Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu` o zaman…
Yabancı isim takıntımız ile mi kendi moda ve markamızı yaratacağız?
Diyelim ki, bir veya ikisi aradan yırttı ve o haliyle marka oldu.
O markanın bize sadece Türkiye de üretilmesinden başka ne faydası var?
Belki de, yarın Çin `de veya Mısır `da üretilecek…
Nerede ülke imajına katkısı? Nerede, yerli isimlerin uluslararası pazarlardaki yeri?
Yabancı isim merakı ;
Kendi öz ismimizden utandığımızdan mıdır?
Tamamen bir ticari ihtiyaçtan mıdır?
Yerli isimlerle uluslararası pazarlarda ve fuarlarda yer bulamayacağımızdan mıdır? Yabancıların dillerinin bizim isimlerimizi kullanmakta zorlandıklarından mıdır?
Yoksa;
Yabancı ismi kullanınca marka olunduğunu sandığımızdan mı?..
Marka olmanın, uzun ince bir yol olduğunu, çok para ve sabır gerektirdiğini, bu yolda tasarımcı dediğimiz insan faktörüne yatırım yapmanın şart olduğunu ve en önemlisi olumlu ülke imajı yaratmanın olmaz ise olmaz kural olduğunu kavramadıkça, `Moda, marka yaratacağız` muhabbetleri kürsü geyiğinin ötesine geçemeyecektir.
Türk tekstil, hazır giyim ve konfeksiyoncusu tecrübe, bilgi birikimi, moda olgusu ve kalite anlayışı olarak bir çok dünya markasına beş basar.
Çok sayıdaki Türk firmasının dünya markaları adına üretim yapıyor olması bunun en açık delilidir.
Bu türdeki firmaların çoğu IF Fuarı `nda vardı.
Sorarım, kaç tanesinin daha önceden randevu verdiği yabancı müşterisi fuardaydı?..
Ben burada fuarı tertipleyen IF Konsorsiyumu`nun bindirilmiş kıtalar halinde uçak biletini, otel paralarını ödeyerek turist misali getirdiği, Rus , Cezayir , Hollanda , İngiltere ve Mısırlı alım heyetlerinden bahsetmiyorum.
Firmalardan birebir randevu alıp, kendi imkanlarıyla fuara gelmiş gerçek alıcılar yani ziyaretçilerden bahsediyorum.
Fuarda bu tip ziyaretçi nerede ise yoktu…
Yoktu, çünkü bu tip ziyaretçi ya yaz tatilindeydi ya da Las Wegas`taki dünyanın en büyük hazır giyim ve konfeksiyon fuarındaydı.
Demek ki, IF Fuarı `nın tarihinin yanlış olduğunu da tartışmalı ve bu nasıl moda, marka yaratacak bir ülkenin uluslararası fuarıdır(!) diye sormalıyız.
Yarın, Lyon `daki `İç Giyim ve Mayo Fuarı `na uçacağım.
Avrupa `nın konusundaki en büyük ve ne etkili fuarıdır bu fuar.
Belli bir standardı vardır. Aynı değer ve düzeyde olmayan firmalar bu fuara kabul edilmezler. Fuara kabul edilmek için ÖSS değerinde bir imtihandan geçmeniz gerekir.
O fuardaki stantlara önceden randevu almadıysanız, giremezsiniz.
Dünyanın her yanından on binlerce ziyaretçi randevulu olarak bu fuara katılır.
Orada `Geziyordum, bir hayırlı olsun demek için uğradım` muhabbeti yoktur.
Anlayacağınız, fuar gibi fuardır.
Hayırlısı ile döneyim haftaya bu fuarı konuşuruz.
IF Fuarı ile ilgili olarak son merakım, daha doğrusu sorum şu. Fuar davetiyesinde fuar şirketinin sahibesinin isminin ne işi var? Önceki fuarda da böyleydi ve o zaman da dikkatimi çekmişti ama fırsat bulup değinememiştim.
CNR Expo Fuar merkezi sadece mekanını kiraya veren, ticari amacı olan bir şirkettir, ev sahibi ise IF Konsorsiyumu`dur.
Oysa, fuar davetiyesinde daha fuar alanındaki klimalarını çalıştırma becerisini göstermeyen CNR Expo şirketinin sahibesinin de ismi var.
Ne alaka?..
Şevket Sürek
