2009-2010 sonbahar-kış koleksiyonlarının sunulduğu defileler haftası zincirinin Milano halkasından anti-kriz formülleri çıktı.
Milano defilelerinde, New York’un aksine, sezonu belirleyici keskin trendler yerine, her yaş ve zevke hitap edebilecek geniş çerçevede tasarlanmış modeller sunuldu. Milano’nun 2009-2010 kış kadını portresini şöyle yorumlamak mümkün: “Nostaljik, kendinden emin, banal detaylardan arınmış, ölçülü derecede seksi, modern bir kadın.”
Ekonomik kriz dönemlerinde tüketicinin “moda tasarımlar yerine daha klasik ve kolay kullanılabilecek ürünlere yönelme” eğilimini gösterdiği tezinin, Milanolu tasarımcılar tarafından dikkate alınmış olduğu gözleniyor.
Moda dünyasının ender “ikili tasarımcı”larından Dolce&Gabanna, HauteCouture kriterleri taşıyan, mükemmel dikilmiş manto ve tayyör modelleri ile anti-kriz formülünü iyi uygulamış markalıların başını çekiyor. Ünlü ikili, Fransa’nın Haute Couture (Yüksek Terzilik) geleneğini başlatan en önemli modacılarından biri olarak kabul edilen Elsa Schiaparelli’ye ithaf ettikleri defilede, uyguladıkları ilginç kuplar ve sürrealist aksesuarlarla alkışlandılar.
Moda-sanat ilişkisi
Schiaparelli, modanın bir sanat olmadığını kabul etmiş ancak “moda ve sanat” ilişkisini
başlatmış olması nedeni ile tarihe geçmiştir. Dönemin çok yönlü sanatçısı Salvador Dali ile
uzun yıllar işbirliği yapmış ve Dali’nin yaratıcılığı giysilere yansımıştır.
Peter Dundas’ın maestroluğunu yaptığı Gucci defilesinde, 1980’li yılların “Disko” esintileri
tekrar gündeme geliyor. Ürün bazında bakıldığında klasik çizgiler taşıyan defilede, süper mini eteklerin yüksek topuklu dizüstü çizmelerle ve makyaj oyunları ile “show”a dönüştürüldüğü görülüyor. Birkaç sezondan beri tekrar geri getirilmeye çalışılan mini etek Dsquared, Emilio Pucci, Allesandro Dellaqua, Versace gibi birçok markanın podyumunda yer aldı.
1980’li yıllardan esinlenmiş olduğu gözlenen diğer markalar, Gianfranco Ferré, Giorgio Armani ve Antonio Marras defilelerinde ise o yılların en önemli tasarımcılarından Thierry Mugler’in yaratıcılığını anımsatan omuz kupları ilgi çekti.
Prada’nın modadaki önemi
Minimalizm akımının en önemli uygulayıcılarından biri olan Prada, kanımca moda dünyasına yön veren en önemli markalardan biri. Mucchia Prada, aile yadigârı markayı, Gianni Versace, Tom Ford, John Galliano gibi “Star Tasarımcılar” döneminde ustaca bir manevrayla “kimliği markanın özünde olan” bir ekolü moda dünyasına kabul ettirmiş oldu.
Prada, 1985 yılında sunduğu ilk hazırgiyim koleksiyonunda, teknolojik kumaşları, kaliteli dikiş tekniği ve yalın formlara uygulayarak uzun yıllar sürecek bir akımı başlattı. 1994 yılında New York’ta “Fashion Oscar” ödülüne layık görülen Mucchia Prada, 2009-2010 kış defilesinde, balıkçı botlarını andıran plastik çizmelerle sunulan, Eski Roma devri savaşçı kostümlerinden esinlendiği koleksiyonu ile ilgi çekti. Lazer tekniği ile kesilmiş deri ceketler markanın teknolojiye olan hâkimiyetini bir kez daha ispatlamış oldu.
‘Boy friend’ modelleri
Erkek kostümleri çizgileri taşıyan Androgyne tarzı ise önümüzdeki kış sezonunun önemli eğilimlerinden biri olacak. “Boy friend” (erkek arkadaş) olarak nitelenen pantolon modelleri Moschino, Etro, Marella Bruani gibi tasarımcıların koleksiyonlarında sunuldu.
Milano podyumlarının vazgeçilmezi kürk modelleri, bu kez mini mont, mini etek, mini poncho gibi ekonomik boyutlarda, anti-kriz formülünde yer aldı!
2009-2010 kış sezonunun ana renkleri siyah, haki, lacivert ve kahverengi tonları. Yardımcı renkler ise pembe, mor, turkuaz gibi canlı renkler.
Milano’dan savaşçı kadın portresi çıktı
77