Türkiye`de ilk 500`e giren sanayi şirketlerinin toplam üretimden satışlarındaki artış yüzde 19. Bununla birlikte kâr toplamında yüzde 13,3`lük gerileme, zararda da yüzde 450`lik artış var.
Satış kârlılığı 1994=100 kabul edildiğinde, tüm alt sektörlerdeki kârlılık 2008`de 100`ün altına inmiş. Endekse en yakın sektör 92,9 ile `gıda, içki ve tütün sanayii` olmuş. Onu 85,5 ile ana metal sanayii izliyor. Diğer sektörler 50`nin altında.
En büyük gerileme ise `dokuma (tekstil), giyim eşyası, deri ve ayakkabı` sektöründe. Öyle ki, rakam -14,6 olmuş geçen yıl. Bu sektör dışında `eksi` değere sahip tek sektör, yüzde -6,4 ile `orman ürünleri ve mobilya`.
Türkiye`nin büyük emek ve para harcadığı, onca yatırım yaptığı dokuma ve giyim sektörü adeta bir serbest düşüş yaşıyor. Sektörler içinde en fazla istihdam sağlayan sektör olma özelliğini yitirmiş.
Bundan 7 yıl önce, ilk 500`de `dokuma, giyim, deri ve ayakkabıcılık` sektörüne ait 116 firma bulunurken, bu sayı geçen yıl 47`ye kadar düşmüş. Yani, diğer sektörlere ait şirketler hızlı büyüme kaydederken bu sektördekiler ciddi kayıp yaşamış, yarıdan fazlası küme düşmüş. 2007`de 549 milyon kâr eden sektörün geçen yılki vergi öncesi zararı 204 milyon TL.
Şu an ilk 500 içinde tekstil sektörünün lideri Gaziantep merkezli Sanko görünüyor. Sıralamada 2007`de olduğu gibi 2008`de de 67. durumda. Sanko`yu takip eden Bursa merkezli Korteks ise 113. sırada. Şirketin 2007`deki yeri 84`üncülük idi. Sabancı`nın Kordsa`sı ise 120`de. Bu şirket de 92. sıradan buraya gelmiş.
Dokuma ve giyim sektörünün bu noktaya gelmesinin sebebi tek değil. Onun içeride ve dışarıda rekabet gücünü zayıflatan pek çok unsur var.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği(TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş`ın dün yaptığı açıklama, bu sebeplerden birini içeriyordu: AB`nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmaları. Nakkaş, `Bu ülkelerin malları Avrupa`ya ve trafik sapmasıyla Avrupa üzerinden Türkiye`ye sıfır gümrük ile girerken, biz AB`nin STA imzaladığı ülkelere yaptığımız ihracatta yüzde 30-40`lık gümrük duvarı ile karşılaşıyoruz.` diyor.
Karar mekanizmalarında olmayan Türkiye, AB`nin STA`lar ile üçüncü ülkelere karşı üstlendiği yükümlülükleri üstleniyor, ancak Birlik üyesi olmadığı için söz konusu ülkelerin AB`ye sağladığı imtiyazlardan faydalanamıyor. Bunun için, söz konusu ülkeleri ikna edip ikili STA imzalaması gerekiyor.
Bir süre önce, Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi de benzer açıklamalar yapmış, AB ile anlaşan ülkelerin elde ettiği imtiyazların Türk yatırımcısını hem iç hem dış pazarda vurduğunu belirtmişti.
AB, son zamanlarda yükselen yeni pazarlara yönelmiş bulunuyor. Bu ülkeler Türkiye ile aynı sektörlerde gelişim gösterdikleri için, bu ülkelerin elde ettiği ve edeceği imtiyazlar Türkiye`yi ciddi şekilde etkiliyor.
Çözüm için önerilense şu:
AB, üçüncü ülkelerle yürüttüğü STA`lar konusunda Türkiye`yi bilgilendirmeli, görüşünü almalı, `etki analizi` çalışmalarına Türkiye`yi de dahil etmeli. STA müzakerelerine başladığı üçüncü ülkelere, Türkiye ile eşzamanlı olarak benzer bir anlaşma yapma yükümlülüğü getirmeli.
Bir sektörün sessiz sedasız erimekte olduğunu, İSO 500 sonuçları da ortaya koyuyor. Böyle giderse, ilk 500`de tekstil ve giyim kuruluşu kalmayacak.