Son bir haftadır Tekstil, hazırgiyim ve Konfeksiyon sektörü üreticileri ve ihracatçılarına bir soru soruyorum.
“Sorununuz, talep azlığı mıdır düşük kurlar mıdır, maliyetlerinizin yüksekliği midir?” diyorum.
Amacım son günlerde yükselen seslere bir teşhis koyabilmek.
Cevaplar muhtelif.
Talep yok diyen de var, bu kadar düşük kur ile şansımız yok diyen de var, maliyetlerimiz yüksek rekabet edemiyoruz diyen de. Şimdi bu üç faktöre tek , tek bakalım.
Talep konusundan başlayalım.
Talepteki azalma
Kaybedilmiş ABD pazarını bir kenara koyalım ve AB pazarına odaklanalım. Tekstil ihracatımızın yüzde 63’ü, hazır giyim ve konfeksiyon ihracatımızın yüzde 80.1’i bu pazara yapılmaktadır. TGSD’nin 2008 yılı ilk 6 aylık değerlendirme raporunda şu tespitler var. Raporda İhracat pazarları için “Global dalgalanma Türkiye’nin ihracat pazarlarındaki hazır giyim harcamalarında daralma ve yavaşlama etkisi yaratmaktadır” denilirken iç piyasa için “Global dalgalanma ve siyasi belirsizlik Türkiye’de tüketici güveni ile perakende harcamalarını olumsuz etkilemiş hazır giyim harcamaları daralmıştır” denilmektedir. Bu iki açıklamaya göre talepte daralma vardır. Piyasa aktörleriyle konuştuğumda da bu konu açık , açık ifade edilmektedir. Çok sayıda ihracatçının ellerinde sipariş olmadığını söylemesi, yüzlerce fabrikanın kapanmış olması da bu teşhisi doğrulamaktadır.
Yaptığım küçük ankette de birçok üretici ve ihracatçının sorduğum üç seçenekten talep yokluğunu birinci sıraya koyması bu tespitleri teyit etmektedir. Ayrıca ABD’den başlayarak ve giderek AB üzerindeki yoğunluğunu hissettiren kriz ve krizin ardından yaşanan tasarruf eğilimi, yüksek enflasyon ve resesyon belirtileri de talep eksikliğinin nedenleri olarak ortadadır.
Kurun durumu ve maliyetler
Birçok görüş “kurlar yüksek , maliyetler düşük olsa talep gelir” düşüncesindedir. O zaman bu düşünceden yola çıkarak kurlara bakalım. Evet kurlar düşüktür ve ihracatçının boğazını sıkmaktadır. “İhracatçıların kur 1.15’de kalırsa şirketlerimizin anahtarlarını hükümete veririz” çıkış da bu nedenledir. Bir an için kurların yükseldiğini ihracatçının istediği rakama geldiğini düşünelim. Kurların yükselmesiyle halen yüksek maliyetlerden şikayet eden üretici ve ihracatçının maliyetleri hammadde ve enerji kaynaklı olarak daha da yükselmeyecek midir?
Birçok ihracatçı aynı zamanda üreticidir ve yatırımlarından dolayı dövizle borçlanmışlardır. Kur ihracat beklentisinden yükselecektir ama döviz borçlarının maliyeti de aynı oranda yükselmeyecek midir? Herkes biliyor ki ihracatçı düşük kurların verdiği ithalat imkanlarıyla rekabet edebilmektedirler. Kurların yükselmesi ithalat yerine iç tedarikçilere dönme mecburiyetini getireceğinden girdi maliyetlerinin tekrar yükselmeyecek midir? En önemlisi ihracatçılarımız müşterilerinin ‘’Kurlar yükseldi , yükselen kurların yüzde 50 sini indirin geri kalanının pazarlık edelim” teklifleri karşısında geçmişte defalarca yaşandığı gibi teslim olarak iskonto yapmayacaklarını garanti edebilirler mi?. Böylesi cevapsız sorular karşısında kurların yükselmesiyle talep nasıl yaratılacak sorusuna bir cevapları var mı ?..
Görülüyor ki, ‘’Kurlar düşük” demek çok kolay ama yukarıdaki sorulara cevap bulabiliyorlarsa bu kolaylık eylemden fiile geçebilir, fakat beklenen talebi asla arttırmaz.
Maliyetler yüksek faktörüne aldığım cevap maliyetlerin hammaddelerden değil de daha çok sosyal girdilerin, işçiliğin, enerji fiyatlarının, kredi faizlerinin, vergilerin yüksekliğinden kaynaklandığı yönündeydi ve bu noktada üretici ve ihracatçının eli kolu bağlıydı ve yapabileceği bir şey yoktu. Bu nedenle “maliyetlerimiz yüksek” faktörü üçüncü sırada kaldı.
Kalite ve maliyet orantısı
Bu noktada maliyetlerini yüksekliği faktörüne bir bakış açısı açalım. Bu noktada da bir faklı görüş var. “Maliyetlerimizin yüksek olduğunu bildiklerinden bize sipariş getirmiyorlar” görüşüdür bu. Maliyet yüksekliği neye göre, hangi faktörlere göre yüksektir? Türk tekstilcisi, hazır giyim ve konfeksiyoncusunun ürettiği mallar dünya standartlarının üzerinde kalitelerdir . Hızlı sevkiyat kabiliyetleri yüksektir . Moda olgusunu yakından takip etmektedirler . Akreditifsiz açık hesap mal satmaktadırlar. Böylesi becerilere sahip bir sektörün maliyetleri de elbette yüksek olacaktır.
“Maliyetleriniz yüksek” gerekçesi böylesi yüksek becerilere sahip Türk tekstilcisinin, hazır giyim ve konfeksiyoncusunun alıcılar karşısındaki dayanma güçlerinin zayıflığını kullanan ve ihracatçılarımızı birbirlerine vurdurarak nemalanmaya çalışan yabancı alıcıların Türk kalitesinin yüksekliğini bile ,bile onları Çin malı kalitesine göre adapte etme gayretleri olabilir mi?
Bence, o gayretlerin ta kendisidir.
Türkiye’den üç otuz paraya giden ürünlerimizin yurt dışındaki satış fiyatlarını görüp de yıllardır böylesi bir tuzağın içinde olduklarını bilmek Türk ihracatçısını kahrediyor olmalıdır.
35 yıllık iş deneyimimde öğrendiğim bir şey var. Eğer talepte sorun varsa , tüketim düşüyorsa, kurları ne kadar yükseltirseniz yükseltin, maliyetleri ne kadar düşürürseniz düşürün talep eksikliğine neden olan faktörler ortadan kalkmadan talebi arttıramazsınız. Kurlar yükseldiği ile maliyetler düştüğü ile kalır ama talep de yerinde sayar hatta şartları gerektiriyorsa daha da düşer.
Türk tekstilcisi, hazır giyim ve konfeksiyoncusu talep-kur yüksek maliyet üçgenini çok iyi yorumlamalıdır.
Tekstilde talep, kur, yüksek maliyet üçgeni
33
Şevket Sürek